fazlasıyla sevdiğim ama biraz yanaşmaya çekindiğim erkektir.
olgun erkekler çok seksi olurlar, aşırı bilgili ve mantıklı olurlar. fiziki olarak ve karakteristik açıdan güçlü olurlar. hele bir de uzun boylu, yapılıysa... teslim olunması gereken erkektir.
libido yükseltir.
tavan olan libidonun nereye varacağını tahmin dahi edemezsiniz.
tavan olan libidonun nereye varacağını tahmin dahi edemezsiniz.
"hangi kızların?" diye sorulası başlık.
eğer "türkiye." cevabı verilecek olursa yazmak istediğim birkaç şey var.
genel bi kitleden bahsedeyim size.
ev işinin kadın işi olduğunu savunan, kadının özgürce dışarıya çıkamayacağını sanan, bir kadın yetenekli ise yollu olabileceğini düşünen, kadını evde tutup dışarıdan izole etme ihtiyacı duyan bir aile kültürüne sahip olan bir ülkede yaşıyoruz. bunu kimsenin inkar edebileceğini sanmıyorum. evet, yazdıklarımın aksine bir fikre sahip aileler vardır ama azdır.
saçımı yeni boyamaya başladığım zamanlardı, arkadaşım da saçını boyatmak istemişti. evlerine gittiğim bi akşam babasına söyledi bu isteğini, babası "saçını boyatan kadın kendini de satar. başıma iş mi açacaksın benim?" diyerek yanımda kavga ettiler. bu laf banaydı, oysa benim saçlarımı annem boyardı.
ingiliz dönem filimlerini çok severiz ikimiz de, sürekli de izler yorumlarız. bir gün annesi yanımıza gelip "allah'ın adına babanı katil edeceksin şimdi. neden böyle gereksiz şeyler yapıyorsunuz, ne işinize yarayacak gavurların filmleri?" demişti. bu bi genel kültür dememize rağmen durumu anlamakta direndiler. oysa arkadaşım dönemlere dair çok fazla şey biliyordu.
kısa şort giyip dışarı çıktığım gün yolda yürürken maruz kaldığım birkaç bakış oluyor, o bakışlar "yollu bu" bakışıdır.
toplu taşımada yanıma oturan teyze "bacakların hep yanacak, allah bunu sana bırakmaz. sen kadınsın, yerini bilmek zorundasın." demişti, bu fikirdeki insanlarla tartışma içine girmem. laf anlatmaya çalışsanız da kendi doğru bildikleri yanlışlardan şaşmayacaklardır.
konserden geliyordum, gayet de güzel giyinmiştim ve kendi halimdeydim, saat hemen hemen gece yarısı olmuştu. insan azdı tabii sokakta, hemcinslerim ise daha az.
bir sonraki gün annemle yolda karşılaşanlar "senin kızı gördük gece. açık saçık giyinmiş, kendini boyamış geziyordu sokakta." demiş, annem eve canı çok sıkkın gelmişti. "benim kızım ne isterse onu yapar, sizin haddinize bile değil karışmak." dediğinde "kadın kısmının o saatte ne işi olur dışarıda?" cevabını almış.
benim yaşadığım çevre cahil değil, genel kitle cahil. bu biçimde cahil bir aile yapısında yetişen kızlarımız ailelerinin getirdiği kısıtlamalar ile kendilerini geliştiremiyor, geliştirmekten öte kendisine dahi bakamıyor. o yüzden kalkıp da kızlara cahil demek yerine sorunun esas kaynağını bulun, aksi takdirde cahil olan siz olursunuz.
eğer "türkiye." cevabı verilecek olursa yazmak istediğim birkaç şey var.
genel bi kitleden bahsedeyim size.
ev işinin kadın işi olduğunu savunan, kadının özgürce dışarıya çıkamayacağını sanan, bir kadın yetenekli ise yollu olabileceğini düşünen, kadını evde tutup dışarıdan izole etme ihtiyacı duyan bir aile kültürüne sahip olan bir ülkede yaşıyoruz. bunu kimsenin inkar edebileceğini sanmıyorum. evet, yazdıklarımın aksine bir fikre sahip aileler vardır ama azdır.
saçımı yeni boyamaya başladığım zamanlardı, arkadaşım da saçını boyatmak istemişti. evlerine gittiğim bi akşam babasına söyledi bu isteğini, babası "saçını boyatan kadın kendini de satar. başıma iş mi açacaksın benim?" diyerek yanımda kavga ettiler. bu laf banaydı, oysa benim saçlarımı annem boyardı.
ingiliz dönem filimlerini çok severiz ikimiz de, sürekli de izler yorumlarız. bir gün annesi yanımıza gelip "allah'ın adına babanı katil edeceksin şimdi. neden böyle gereksiz şeyler yapıyorsunuz, ne işinize yarayacak gavurların filmleri?" demişti. bu bi genel kültür dememize rağmen durumu anlamakta direndiler. oysa arkadaşım dönemlere dair çok fazla şey biliyordu.
kısa şort giyip dışarı çıktığım gün yolda yürürken maruz kaldığım birkaç bakış oluyor, o bakışlar "yollu bu" bakışıdır.
toplu taşımada yanıma oturan teyze "bacakların hep yanacak, allah bunu sana bırakmaz. sen kadınsın, yerini bilmek zorundasın." demişti, bu fikirdeki insanlarla tartışma içine girmem. laf anlatmaya çalışsanız da kendi doğru bildikleri yanlışlardan şaşmayacaklardır.
konserden geliyordum, gayet de güzel giyinmiştim ve kendi halimdeydim, saat hemen hemen gece yarısı olmuştu. insan azdı tabii sokakta, hemcinslerim ise daha az.
bir sonraki gün annemle yolda karşılaşanlar "senin kızı gördük gece. açık saçık giyinmiş, kendini boyamış geziyordu sokakta." demiş, annem eve canı çok sıkkın gelmişti. "benim kızım ne isterse onu yapar, sizin haddinize bile değil karışmak." dediğinde "kadın kısmının o saatte ne işi olur dışarıda?" cevabını almış.
benim yaşadığım çevre cahil değil, genel kitle cahil. bu biçimde cahil bir aile yapısında yetişen kızlarımız ailelerinin getirdiği kısıtlamalar ile kendilerini geliştiremiyor, geliştirmekten öte kendisine dahi bakamıyor. o yüzden kalkıp da kızlara cahil demek yerine sorunun esas kaynağını bulun, aksi takdirde cahil olan siz olursunuz.
(bkz: Vincent Willem van Gogh)
kendisinin birkaç eserini resme dökmem ile il içerisinde düzenlenen resim yarışmalarında derece yapmışlığım var ve anlatamayacağım kadar da büyük bir hayranıyım.
kendisinin birkaç eserini resme dökmem ile il içerisinde düzenlenen resim yarışmalarında derece yapmışlığım var ve anlatamayacağım kadar da büyük bir hayranıyım.
mantıklı tiptir. kimse kalkıp da hastanede naz niyaz derdine düşmez, bu yüzden utanmadan doktorun dediğini yapıp gereken yeri açmak gerek. utanılsa dahi belli edilmemeli, keza kimse orada farklı gözle bakmayacaktır.
tıp etiği gereğince hiçbir sağlıkçı çıplaklığı anormale indirgemez, her şey normal gelir.
tıp etiği gereğince hiçbir sağlıkçı çıplaklığı anormale indirgemez, her şey normal gelir.
şöyledirler:
genel olarak çok acımasız olduklarını düşünürler kendileri. klavye başından şov yaparlar fakat reelde tek yumruğun yarısı boşuna gider bunlar için.
bu kişilerin gelişmiş kasları biceps brachiileri değildir .
genel olarak çok acımasız olduklarını düşünürler kendileri. klavye başından şov yaparlar fakat reelde tek yumruğun yarısı boşuna gider bunlar için.
bu kişilerin gelişmiş kasları biceps brachiileri değildir .
biyolojik saatim her zaman 9 civarı alarmını harekete geçirir ve "uyan artık." der. en az 3, en fazla 8 saatlik uykunun yettiği şu zamanlarda geceyi biraz kendim için olan özel şeylerde kullanıyorum.
gececi yazar olmanın tek bir kusuru var benim için. o da hipermetrop + miyop olmam, bunun aksinde bir durum yok. misal, tuvalete gitmek için kalktığım zaman gecenin getirdikleriyle birlikte sağıma soluma çarpma eylemini çok fazla gerçekleştiriyorum. sonra bacağımda bir morluk görünce "acaba ne oldu da morardı?" demiyorum, alıştım çünkü. ayrıca şarj aletimi nereye nasıl takacağımı da anlayamıyorum.
t: sözlükte gece aktif olan yazarlar.
gececi yazar olmanın tek bir kusuru var benim için. o da hipermetrop + miyop olmam, bunun aksinde bir durum yok. misal, tuvalete gitmek için kalktığım zaman gecenin getirdikleriyle birlikte sağıma soluma çarpma eylemini çok fazla gerçekleştiriyorum. sonra bacağımda bir morluk görünce "acaba ne oldu da morardı?" demiyorum, alıştım çünkü. ayrıca şarj aletimi nereye nasıl takacağımı da anlayamıyorum.
t: sözlükte gece aktif olan yazarlar.
bahsi geçen yazarı tanımam fakat yazdıklarına baktığım zaman sevilmeyi sonuna kadar hakettiğini düşünüyorum.
sözlük ortamlarında kimseyi kırmak ya da üzmek tarafında değilim, bu yüzden yazar (yazar: organick)'i kıran kişinin bu durumu düzeltmesi gerektiğini düşünüyorum. sorgulamak elbette haddime değil ama fikrimi belirtmeden geçmek niyetinde değil gönlüm.
güzel yazan, güzel düşünen bir yazarın geri gelmesi gerektiğini düşünüyor ve kampanyaya destek veriyorum.
sözlük ortamlarında kimseyi kırmak ya da üzmek tarafında değilim, bu yüzden yazar (yazar: organick)'i kıran kişinin bu durumu düzeltmesi gerektiğini düşünüyorum. sorgulamak elbette haddime değil ama fikrimi belirtmeden geçmek niyetinde değil gönlüm.
güzel yazan, güzel düşünen bir yazarın geri gelmesi gerektiğini düşünüyor ve kampanyaya destek veriyorum.
sıkıcıdır.
insanın ısrarcı olan her iki cinsi de sıkıcıdır, net.
boş yere ısrarcılıktan nefret ediyorum.
insanın ısrarcı olan her iki cinsi de sıkıcıdır, net.
boş yere ısrarcılıktan nefret ediyorum.
aklıma bir diyaloğu getirmiş olan imamdır.
yol uzun, herkes yanında oturan kişi ile sohbet arkadaşı oluyor. ketum, asık suratlı, kara saçlı, sessiz bir kadınla konuşmayı kim ister ki? yanımdaki abla istedi elbette. "okuyor musun?" demişti, evet diyince bölümümü sordu. meslektaş çıktık, kadın ameliyat hemşiresiymiş. yani ben ömrümde o kadar uzun süreli sohbet ettiğimi hatırlamıyorum, öyle güzel konuştuk. "abla, en ilginç bulduğun vaka neydi?" dediğimde bana makatına tuvalet fırçası sokan çocuğu anlatmıştı. "bu vakalar karşına çok çıkar, sakın şaşırma. ben 20 yıldır görüyorum, 20 yıldır da garip buluyorum. tamam, kişisel bir seçim ama böyle güvenilir olmayan ve enfektif şeyleri tercih etmemeli insan." demişti. kadın haklıydı.
yol uzun, herkes yanında oturan kişi ile sohbet arkadaşı oluyor. ketum, asık suratlı, kara saçlı, sessiz bir kadınla konuşmayı kim ister ki? yanımdaki abla istedi elbette. "okuyor musun?" demişti, evet diyince bölümümü sordu. meslektaş çıktık, kadın ameliyat hemşiresiymiş. yani ben ömrümde o kadar uzun süreli sohbet ettiğimi hatırlamıyorum, öyle güzel konuştuk. "abla, en ilginç bulduğun vaka neydi?" dediğimde bana makatına tuvalet fırçası sokan çocuğu anlatmıştı. "bu vakalar karşına çok çıkar, sakın şaşırma. ben 20 yıldır görüyorum, 20 yıldır da garip buluyorum. tamam, kişisel bir seçim ama böyle güvenilir olmayan ve enfektif şeyleri tercih etmemeli insan." demişti. kadın haklıydı.
bu videoda epey iyi anlatılmış, adam olana çok bile dercesine.
edebi metim yazma, güç gerektiren sporlar, yüzme ve yahut dalış, ilgi alanına dahil olan konuya/olaya/kişiye odaklanma... ekstradam ders çalışma diyelim.
sohbet etmeyi severim fakat karşılıklı başarılı bir iletişim olduğu sürece. aksi durumda sadece dinleyici ya da sadece konuşan kişi olmak sohbet anlayışıma dahil değildir.
sohbet etmeyi severim fakat karşılıklı başarılı bir iletişim olduğu sürece. aksi durumda sadece dinleyici ya da sadece konuşan kişi olmak sohbet anlayışıma dahil değildir.
terk edildiğim andır.
tabii ki sevgili tarafından değil, canım ailem tarafından.
iki tarafın da birbirini terk etme isteği sonucunda küçücük bir çocuk kocaman bir eve terkedilmiştir. ne kadar doğru kısmına gelirsek kesinlikle doğru değil ama doğru olan tek bir gerçek var ki... o da, ailemi tanımamda yardımcı oldu.
babana bile güvenme derler ya, işte siz ne babanıza ne de ananıza güvenin.
tabii ki sevgili tarafından değil, canım ailem tarafından.
iki tarafın da birbirini terk etme isteği sonucunda küçücük bir çocuk kocaman bir eve terkedilmiştir. ne kadar doğru kısmına gelirsek kesinlikle doğru değil ama doğru olan tek bir gerçek var ki... o da, ailemi tanımamda yardımcı oldu.
babana bile güvenme derler ya, işte siz ne babanıza ne de ananıza güvenin.
kahkaha atmama sebep olabilecek eylem.
dün geldi başıma, epey güldüm. yakışıklı sayılabilecek, biraz uzun, biraz iri ama orta seviyede yağlı vücuda sahip hafifçe kaslı birisi vardı. salondaki kızların yanına tek tek gidip konuştu, çoğunun da reşit dahi olmadığı salonda en son çalınacak kapı olan şahsımın yanına geldi ve şöyle bir inceledi beni aynadan "aslında siz biraz bacak çalışsanız iyi olur." gözleri bacaklarımı süzdü ve "aslında bacaklarınız güzelmiş. siz göğüs çalışın." dedikten sonra göğüslerimi izledi "aslında kalça diyeceğim ama... ya aslında ikimiz de iri insanlarız, bizim vücudumuz çok güzel." dediğinde havlumu da alıp "size iyi sporlar." diyip ortamdan uzaklaştım. daha setim bitmemişti, çok laubali bir konuşması vardı ve uzun süre aradan sonra ilk defa birisiyle konuşmak istemedim.
squata geçtiğimde gülmekten hiçbir şey yapamadım, salon buddym ile kendimizi bi matın üstüne atıp en son çare esnedik.
dün geldi başıma, epey güldüm. yakışıklı sayılabilecek, biraz uzun, biraz iri ama orta seviyede yağlı vücuda sahip hafifçe kaslı birisi vardı. salondaki kızların yanına tek tek gidip konuştu, çoğunun da reşit dahi olmadığı salonda en son çalınacak kapı olan şahsımın yanına geldi ve şöyle bir inceledi beni aynadan "aslında siz biraz bacak çalışsanız iyi olur." gözleri bacaklarımı süzdü ve "aslında bacaklarınız güzelmiş. siz göğüs çalışın." dedikten sonra göğüslerimi izledi "aslında kalça diyeceğim ama... ya aslında ikimiz de iri insanlarız, bizim vücudumuz çok güzel." dediğinde havlumu da alıp "size iyi sporlar." diyip ortamdan uzaklaştım. daha setim bitmemişti, çok laubali bir konuşması vardı ve uzun süre aradan sonra ilk defa birisiyle konuşmak istemedim.
squata geçtiğimde gülmekten hiçbir şey yapamadım, salon buddym ile kendimizi bi matın üstüne atıp en son çare esnedik.
normal bir insandır.
iddia ederim ama kanıtlamam , bu kız benim ayrıca. gerek duymadım, zaten kimseye de öyle kolay kolay güvenmem. güven duygusunun yoksunluğu bir süre sonra cinsel hayatı da yok edebiliyor. o yüzden kalkıp da "ay şöyle kız da böyle kız." diyemem.
iddia ederim ama kanıtlamam , bu kız benim ayrıca. gerek duymadım, zaten kimseye de öyle kolay kolay güvenmem. güven duygusunun yoksunluğu bir süre sonra cinsel hayatı da yok edebiliyor. o yüzden kalkıp da "ay şöyle kız da böyle kız." diyemem.
orijinal olanı için; uzun ömürlü ve çok rahat olan terlik.
saatlerce hastane içinde ayakkabı ile dolaşmak azaptan başka bir şey değil, o yüzden crocs bir sağlıkçının vazgeçilmezidir.
aldığım her bir crocs için pişman değilim, aklım hâlâ alamadıklarımda.
saatlerce hastane içinde ayakkabı ile dolaşmak azaptan başka bir şey değil, o yüzden crocs bir sağlıkçının vazgeçilmezidir.
aldığım her bir crocs için pişman değilim, aklım hâlâ alamadıklarımda.
french bulldog'un aldığı versus.
önüne en kaliteli mamayı koyarsınız ama kendisi gider çöp yer. tertemiz su içsin dersiniz o gider sokaktaki en kirli suyu içer. her saniye oyun isterz arsızdır. az biraz ilgi görmesin "ğvefhf" gibi bir ses çıkararak havlarlar, tabii ne kadar havlama denir muamma. önüne gelen yere pislerler, kokusu rahat rahat bayıltır. ayrıca çok çabuk hasta olabilirler.
anormal derecede haraketli birisiyseniz tam size uygun bir köpek french bulldog, yoksa kafayı yersiniz.
önüne en kaliteli mamayı koyarsınız ama kendisi gider çöp yer. tertemiz su içsin dersiniz o gider sokaktaki en kirli suyu içer. her saniye oyun isterz arsızdır. az biraz ilgi görmesin "ğvefhf" gibi bir ses çıkararak havlarlar, tabii ne kadar havlama denir muamma. önüne gelen yere pislerler, kokusu rahat rahat bayıltır. ayrıca çok çabuk hasta olabilirler.
anormal derecede haraketli birisiyseniz tam size uygun bir köpek french bulldog, yoksa kafayı yersiniz.
hiç şaşmadan 3 ve 4.
zifiri; rüzgar'ın bestelediği bir şarkıdır, orijinal hali budur. ilk olarak dinlenilmesi gereken hali de budur.
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?
Özgüveni eksik yazmışsın heralde 😁