kargalar bile kahvaltısını yapmadan sözlüğe girdiğim bir sabah aldığım ve beni derinden etkileyen bir hadise. bu mesajı alır almaz gururum okşandı, tüylerim dikenlendi ve adonisim kabardı. güzeldi ama eksik bir şeyler vardı. belki de bir sabah sanrısıdır dedim... değildi, dolgun göğüsler kadar gerçekti...normal değildir evet ve bu nedenle anormal bir duygu patlamasına neden olur...
hayatımızda bazı geçit anlar vardır azizim... o geçit anı ya değerlendirirsin ya da pas geçersin... işte o geçti anlardan birinde aldım bu mesaj. henüz sabah 10.00... ve o tüm sanal seksiliği ile karşımda. keşke hep sözlük mesajlarım bu şekilde olsa. ara sıra ölüm
tehditleri bile aldığımı düşünürsek bu mesajlara "süppeğ" denir azizim... bir tarafta silahlar ve bıçaklar diğer tarafta dolgun göğüsler ve aşk... o la la...
günün belli saatlerinde sözlükten olmamdan dolayı artık insanlar bana mesaj atacakları saatleri biliyorlar. biricik azizem de biliyordu demek...
kız:günaydın.
Albay kotak: size de azizim.
Kız: ben aziz değilim azizeyim.
Albay kotak: bakın hanfendi, eğer seviyeyi düşürecekseniz lütfen şimdi defolun! cidden seviyesiz sohbetlere vaktim yok.
kız: hayır hayır... sözlükteki popülerliğiniz ve ulaşılmazlığınız değil benim etkilendiğim nokta. sizinle sadece ruh ikizim olduğunuz için sevişmek istiyorum.
Albay kotak: neeee? sevişmek mi?
kız: evet deliler gibi duygu ve haz dolu bir şevişme..
ne diyeyim ki azizim şimdi? kız tam istediğim soft porn sevişmeyi tarif etti. itiraf etmem gerekirse göz yaşlarımı tutamadım. kızla sözlük seksi yaptık ve bir daha beni aramadı.
kadınları anladığım kadarıyla ikiye ayrılırlar. hemen bırakıp gidenler ve sonra bırakıp gidenler... ama ortak özellikleri arkalarında örselenmiş bir ruh bırakmaları sanırım.
savaş ve gözyaşı beni her zaman azdırmıştır.
kızmayın bana , ama yargılayabilirsiniz. suçu günahsız olanınız atsın demiyorum. çünkü bizler post-modern toplumun artıklarıyız. bunun farkında olmanız size saygı duymam için yeterli bir durum.
savaş beni her zaman azdırmıştır. sebebini hiç sorgulamadım . belki eski hayatımda bir kurttum belki de onlarca cariyesi olan bir komutan , belki de büyük dedelerimden biri sıkı bir eşkiya idi. bilemem. bildiğim tek şey savaş isminin beni acayip tahrik etmesi. lisede savaş ismindeki bir arkadaşı s.kmiştim. ikimiz de masumduk. tek suçlu savaştı. en son kendisini taksim'de mini etekle gördüm. kendisinden sizin huzurunuzda özür diliyorum.
laleli'de tezgahtarlık yapan valeriya isminde ukraynalı bir kız var. yıllardır tanırım. arada , arada derken ayda bir kaç kez gelir , evimi temizler , sırtımı keseler ve gider. sevgili değiliz ama arkadaş ta değiliz. ismini koyamadık ilişkimizin. bu gece canım sıkıldı. gelen giden yok. "gel amiral battı oynayalım " diye mesaj attım. anlamamış ne demek istediğimi. ama ne zaman gel desem gelir. karşı koyamaz bana. bu konuda kendisine de kızar. ben de kızarım ona. geldi. üzgündü. malum sebepler. ben üzülmedim ama. yemek yaptı yedik. playstationu açtı. bu sefer başka oyun oynayacağız dedim. anlattım. biliyormuş. küçükken oynarlarmış. ben rusya oldum. o ukrayna. her batan gemide bir parça elbise çıkacak dedim. hoşuna gitti. ve oyuna başladık. o çıplaktı oyunun sonunda , benim kazak çıkmıştı o kadar. a haberi açtım. ne zaman eve kız getirsem a haber açarım. komşular rahatsız olsalar da ses edemezler. tanımadığım ama yüzlerine aşina olduğum çirkin adamlar savaş görüntülerini yorumluyorlardı. gözleri doldu .. ve anadan üryan çıplaktı. ben sertleştim. ve bana resmen saldırdı. özgürlüğe koşar gibi .... hıncını alır gibi düşman askerinden ... düşman karargahına canlı bomba olarak saldırır gibi ...ve salonun ortasına atom bombasını atmadan durduramadım. ikimiz de çığlıklar içinde barıştık. aynı anda...ve sonra barış geldi her savaşın ardından olduğu gibi...tekrar en ufak bahaneyle bozulacak bir barış. ...şimdi anladım savaşın beni azdırmasının sebebi barışmış. lisedeki savaş dediğim çocuğun kız kardeşi.
şimdi anladım.
kızmayın bana , ama yargılayabilirsiniz. suçu günahsız olanınız atsın demiyorum. çünkü bizler post-modern toplumun artıklarıyız. bunun farkında olmanız size saygı duymam için yeterli bir durum.
savaş beni her zaman azdırmıştır. sebebini hiç sorgulamadım . belki eski hayatımda bir kurttum belki de onlarca cariyesi olan bir komutan , belki de büyük dedelerimden biri sıkı bir eşkiya idi. bilemem. bildiğim tek şey savaş isminin beni acayip tahrik etmesi. lisede savaş ismindeki bir arkadaşı s.kmiştim. ikimiz de masumduk. tek suçlu savaştı. en son kendisini taksim'de mini etekle gördüm. kendisinden sizin huzurunuzda özür diliyorum.
laleli'de tezgahtarlık yapan valeriya isminde ukraynalı bir kız var. yıllardır tanırım. arada , arada derken ayda bir kaç kez gelir , evimi temizler , sırtımı keseler ve gider. sevgili değiliz ama arkadaş ta değiliz. ismini koyamadık ilişkimizin. bu gece canım sıkıldı. gelen giden yok. "gel amiral battı oynayalım " diye mesaj attım. anlamamış ne demek istediğimi. ama ne zaman gel desem gelir. karşı koyamaz bana. bu konuda kendisine de kızar. ben de kızarım ona. geldi. üzgündü. malum sebepler. ben üzülmedim ama. yemek yaptı yedik. playstationu açtı. bu sefer başka oyun oynayacağız dedim. anlattım. biliyormuş. küçükken oynarlarmış. ben rusya oldum. o ukrayna. her batan gemide bir parça elbise çıkacak dedim. hoşuna gitti. ve oyuna başladık. o çıplaktı oyunun sonunda , benim kazak çıkmıştı o kadar. a haberi açtım. ne zaman eve kız getirsem a haber açarım. komşular rahatsız olsalar da ses edemezler. tanımadığım ama yüzlerine aşina olduğum çirkin adamlar savaş görüntülerini yorumluyorlardı. gözleri doldu .. ve anadan üryan çıplaktı. ben sertleştim. ve bana resmen saldırdı. özgürlüğe koşar gibi .... hıncını alır gibi düşman askerinden ... düşman karargahına canlı bomba olarak saldırır gibi ...ve salonun ortasına atom bombasını atmadan durduramadım. ikimiz de çığlıklar içinde barıştık. aynı anda...ve sonra barış geldi her savaşın ardından olduğu gibi...tekrar en ufak bahaneyle bozulacak bir barış. ...şimdi anladım savaşın beni azdırmasının sebebi barışmış. lisedeki savaş dediğim çocuğun kız kardeşi.
şimdi anladım.
eğer benim gibi ön yargıları olan biriyseniz hemen evi terk etmenizle sonuçlanabilecek bir hadise. bildiğiniz gibi sevişmek için sadece tenlerin uyumu yetmez, daha doğrusu sadece bunun ile güzel kılınabilen bir şey değil. sevişen kişiler aynı sosyal sınıfa üye olmak zorunda. davulun bile dengi dengine çaldığı bir dünyada kaliteli bir tokmak ucuz bir davuldan iyi ses çıkartamaz. bunu ben söylemedim azizim... atalarımız dediğiniz insanlar söyledi.
bugüne kadar edindiğim deneyimler fakir piliçlerin iyi sevişemediği gerçeğine götürdü beni. bunun nedeni ilk başta fakir bir kızın dudaklarının öpülmemesi gerektiği. sizinle öpüşmeden yarım saat önce bimden aldığı ucuz pizzayı yiyen bir kızın tükürükleri ne kadar asil olabilir?
bu pazar güne umut dolu bir göz kırpışı ile başlamaştım. bu kış gününde ilginç bir şekilde gök yüzünde belirmiş olan güneş de selamlıyordu umut dolu sabahımı. güzel ve keyifli bir duşun ardından daha iki gün önce tanıştığım kıza bir mesaj çektim "sevgilin evde mi?" diye. "hayır yalnızım
" cevabı gelince "sevişelim mi?" diye bir karşı mesaj attım. cevap olumluydu.
daha beni kapıda görür görmez dudaklarını ısırmaya başladı kız. "meme uçlarım çok fena sertleşti, sütyenimi çıkartmam lazım." dedi. vajinası benim erotik auramdan öylesine etkilenmişti ki altına giydiği pijama bile ıslaklığını belli ediyordu. "gel buraya seni seks sembolü" dedi ve beni içeri çekti. holden yiyişe yiyişe yürürken gözüm açık olan mutfak kapısına ilişti. oh mon diue! o da ne?! içeride içine çöp atılmış bir bim poşeti.
-azizem... üzgünüm sizinle sevişemem.
+neden ya ":/"
-prensiplerim gereği.
dedim ve boxerımı çıkartıp kıza verdim. "koklayıp kendine dokun, en fazla bu kadar yardımcı olabilirim sana." dedim. sonrasında pantolonumu giyip evden ayrıldım. bu arada iç çamaşırı olmadan pantolon giymek ayrı bir keyifli. oh la la...
kızı bim poşetine rağmen kabul eden bir sevgilisi vardı. peki benimle ne işi vardı? kendisine benzeyen ve benim bir et parçası olarak baktığım bedene aşk olarak bakan bir erkeğe sahipken neden böylesine yasak bir fantazinin figüranı olmayı kabul etmişti ki? kadınları anlamak cidden zor. çok değil daha iki ay önce onları çözdüğümden emindim. ama kadınlar değişik varlıklar. kendi felaketlerini ancak kendileri hazırlayabiliyorlar.
yarın akşam gibi çocuk kızın evine geldiğinde kız ona sıkı sarılacaktır. yaptığı kötü şeyi ve düştüğü rezil durumu düşünecektir. kendi kendine "bir daha yapmayacağım." diyecektir. ama ne yazık ki bu en fazla bir ay sürecektir. kız sonrasında yine aldatmaya teşebbüs edecektir sevgilisini. bunu nereden mi biliyorum? çünkü kızın gözlerinde de nefesinde de bakışlarında da sadakatsizliği gördüm. hem de ilk bakışta ve ilk koklayışta....
bugüne kadar edindiğim deneyimler fakir piliçlerin iyi sevişemediği gerçeğine götürdü beni. bunun nedeni ilk başta fakir bir kızın dudaklarının öpülmemesi gerektiği. sizinle öpüşmeden yarım saat önce bimden aldığı ucuz pizzayı yiyen bir kızın tükürükleri ne kadar asil olabilir?
bu pazar güne umut dolu bir göz kırpışı ile başlamaştım. bu kış gününde ilginç bir şekilde gök yüzünde belirmiş olan güneş de selamlıyordu umut dolu sabahımı. güzel ve keyifli bir duşun ardından daha iki gün önce tanıştığım kıza bir mesaj çektim "sevgilin evde mi?" diye. "hayır yalnızım
" cevabı gelince "sevişelim mi?" diye bir karşı mesaj attım. cevap olumluydu.
daha beni kapıda görür görmez dudaklarını ısırmaya başladı kız. "meme uçlarım çok fena sertleşti, sütyenimi çıkartmam lazım." dedi. vajinası benim erotik auramdan öylesine etkilenmişti ki altına giydiği pijama bile ıslaklığını belli ediyordu. "gel buraya seni seks sembolü" dedi ve beni içeri çekti. holden yiyişe yiyişe yürürken gözüm açık olan mutfak kapısına ilişti. oh mon diue! o da ne?! içeride içine çöp atılmış bir bim poşeti.
-azizem... üzgünüm sizinle sevişemem.
+neden ya ":/"
-prensiplerim gereği.
dedim ve boxerımı çıkartıp kıza verdim. "koklayıp kendine dokun, en fazla bu kadar yardımcı olabilirim sana." dedim. sonrasında pantolonumu giyip evden ayrıldım. bu arada iç çamaşırı olmadan pantolon giymek ayrı bir keyifli. oh la la...
kızı bim poşetine rağmen kabul eden bir sevgilisi vardı. peki benimle ne işi vardı? kendisine benzeyen ve benim bir et parçası olarak baktığım bedene aşk olarak bakan bir erkeğe sahipken neden böylesine yasak bir fantazinin figüranı olmayı kabul etmişti ki? kadınları anlamak cidden zor. çok değil daha iki ay önce onları çözdüğümden emindim. ama kadınlar değişik varlıklar. kendi felaketlerini ancak kendileri hazırlayabiliyorlar.
yarın akşam gibi çocuk kızın evine geldiğinde kız ona sıkı sarılacaktır. yaptığı kötü şeyi ve düştüğü rezil durumu düşünecektir. kendi kendine "bir daha yapmayacağım." diyecektir. ama ne yazık ki bu en fazla bir ay sürecektir. kız sonrasında yine aldatmaya teşebbüs edecektir sevgilisini. bunu nereden mi biliyorum? çünkü kızın gözlerinde de nefesinde de bakışlarında da sadakatsizliği gördüm. hem de ilk bakışta ve ilk koklayışta....
indirimi çok güzel uygulamışlar.
"değildir" olarak cevaplanması gereken sorunsal.
türk kızları kına yaksın.
türk kızları kına yaksın.
bir kelebek hüznü taşır sana uzaklardan. gecenin sonunun intihar olduğu muallaktayken üstelik. adı bilinmeyen bir şarkı, hüznü okunmamış bir serçenin adı olur yalnızlık ve istediğin sadece bir anüsün büzüklüğünde kaybolmaktır. ama gece hain, gece korkak, gece terk edilmiş bebekken... intikam sigarasını içer senin ciğerlerine ve vermez istediklerini ivedilikle. geceye düşman olursun, geceye isyan olursun, geceye muhtaç olursun... gece, hava karardığındaki tek gerçeklik, mutlak güç... vermez sana istediğini.
birkaç satır birkaç kadehle birleştiğinde o anüsün burunları büyüleyen kokusunun da adı dahi anılmayacak. belki eski tahta bir kapının gıcırdayan menteşeleri söyler bir şarkı en fazla... yalnızlığa bakış açısı meydana bu anda çıkacak, sen adını bilmediğin bir kadının anüsünde kaybolmaktan vazgeçmişken. kuş cıvıltıları, şişe kırıkları, cehennem kokuları, kırık fıskiyeler... artık yalnız ve kırılmış her şey seni anlatacak ve bir yerlerden bunu duyacaksın. bir anüs için bile vaktin kalmadığında ise muhtemelen azrail'e mektup yazacaksın.
birkaç satır birkaç kadehle birleştiğinde o anüsün burunları büyüleyen kokusunun da adı dahi anılmayacak. belki eski tahta bir kapının gıcırdayan menteşeleri söyler bir şarkı en fazla... yalnızlığa bakış açısı meydana bu anda çıkacak, sen adını bilmediğin bir kadının anüsünde kaybolmaktan vazgeçmişken. kuş cıvıltıları, şişe kırıkları, cehennem kokuları, kırık fıskiyeler... artık yalnız ve kırılmış her şey seni anlatacak ve bir yerlerden bunu duyacaksın. bir anüs için bile vaktin kalmadığında ise muhtemelen azrail'e mektup yazacaksın.
ilk başta zor gibi görünen ama doğru adımlar atıldıktan sonra bir insanın çok şey öğrenebileceği bir hadise. kadınları çözmek benim için asla bir varış noktası olmadı... bir yoldu onları öğrenmek ve o yol oldukça çamurluydu. tek yaptığım botlarımı giymek ve durmadan yürümekti aslında. sona yaklaştım mı? hepimiz aldığımız her nefeste sona biraz daha yaklaşmıyor muyuz?
-merhaba, sevgilim sizden çok bahsetti.
+memnun oldum azizim, sizden de çok bahsetti...
bahsetmez olur mu? kaç kere ben sevgilisinin üstündeyken mesajlaşmıştılar. kaç oral seksimiz zırlayan telefon sesiyle bölünmüştü. çok kızgındım ona aslında... sevgilisini canım çekiyordu ama o il dışında olmadığı için elimden bir şey gelmiyordu. yüzümde sahte bir gülümseme, gözümde o tatlı göğüslerin özlemi... bir yerlere gidilip bir şeyler içilecek elbette. sonrasında birkaç dakika yürünecek ve evlere dağılacağız... akşam onlar sevişecek. sevişecekler sevişmesine de kızın gözlerinde benim bedenimin hayali... benim sıcaklığımı arayacak o zavallıda, benim sertliğimi ve performansımı özleyecek. benim erkekliğimle o zavallıyı karşılaştıracak. midesi bulanacak, yapamayacak... bir şekilde bu işkence bitecek ve orgazm sigaraları yakılacak. o sigaranın dumanı boğazına dizilecek... belki de kızın gözleri dolacak. "Albay olmalıydı." diye iç geçirecek...
aslında ilişkimiz biraz fırtınalı başlamıştı. alkollü bir gecenin sabahında yanımda uyurken bulmuştum onu... uyandığında hıçkıra hıçkıra ağlayacağını da biliyordum ama biraz izleyebildim onu. yüreğim el verdiği kadar izledim onu... alkolün etkisi ile masumiyetinin ipini çekmişim. yemin ederim farkında değildim... bilsem yapmam demiyorum ama en azından şimdilik masumum.
tutucu bir çevresi vardı... sevgilisi olacak salak da onu her şeye rağmen kabul etmişti. peki ya arzuları? bir hafta dayanabildi bensizliğe... aradı yine. "sevgilin var olmaz." dedim. "sensiz yapamam." dedi... kovdum onu. kapıma kadar geldi ve yağmur yağıyordu. onu içeri aldım... soğuktan mı titriyordu yoksa biraz sonra yaşayacağı orgazmları anlayan kalbi mi yapıyordu bunu... birkaç soru, birkaç öpücük ve birkaç orgazm çığlığı... sigara eşliğinde bir süre düşündük. evet bu anlamsız oyunumuz devam edecekti. zaman, mekan ya da hisler önemsizdi. gidebildiği yere kadar ve gidebildiği her şekilde...
sanırım evlenme teklifi alacak benim meleğim. şimdi numaradan da olsa bir sevinç çığlığı atması lazım. en çok o "sevinç gözyaşları" dediği şeylere üzülüyorum. benim için akan ama başkasının omzuna...
aslında onunla uzun süre daha eğlenebilirdim. şimdi evlenecek ve uzaklara gidecek... belki "anneme gidiyorum." diye kaçar gelir çok özlerse.
offf ne bileyim... dün o herifle tanışmak zorunda kaldım. benim sadece kullandığım bedene benim anlamadığım "aşk" denen duyguyu koymuş. ben kıskanç bir çocuğum... oyuncağımı elimden aldı o... onun mutlu olmasına asla izin vermeyeceğim sanırım.
-merhaba, sevgilim sizden çok bahsetti.
+memnun oldum azizim, sizden de çok bahsetti...
bahsetmez olur mu? kaç kere ben sevgilisinin üstündeyken mesajlaşmıştılar. kaç oral seksimiz zırlayan telefon sesiyle bölünmüştü. çok kızgındım ona aslında... sevgilisini canım çekiyordu ama o il dışında olmadığı için elimden bir şey gelmiyordu. yüzümde sahte bir gülümseme, gözümde o tatlı göğüslerin özlemi... bir yerlere gidilip bir şeyler içilecek elbette. sonrasında birkaç dakika yürünecek ve evlere dağılacağız... akşam onlar sevişecek. sevişecekler sevişmesine de kızın gözlerinde benim bedenimin hayali... benim sıcaklığımı arayacak o zavallıda, benim sertliğimi ve performansımı özleyecek. benim erkekliğimle o zavallıyı karşılaştıracak. midesi bulanacak, yapamayacak... bir şekilde bu işkence bitecek ve orgazm sigaraları yakılacak. o sigaranın dumanı boğazına dizilecek... belki de kızın gözleri dolacak. "Albay olmalıydı." diye iç geçirecek...
aslında ilişkimiz biraz fırtınalı başlamıştı. alkollü bir gecenin sabahında yanımda uyurken bulmuştum onu... uyandığında hıçkıra hıçkıra ağlayacağını da biliyordum ama biraz izleyebildim onu. yüreğim el verdiği kadar izledim onu... alkolün etkisi ile masumiyetinin ipini çekmişim. yemin ederim farkında değildim... bilsem yapmam demiyorum ama en azından şimdilik masumum.
tutucu bir çevresi vardı... sevgilisi olacak salak da onu her şeye rağmen kabul etmişti. peki ya arzuları? bir hafta dayanabildi bensizliğe... aradı yine. "sevgilin var olmaz." dedim. "sensiz yapamam." dedi... kovdum onu. kapıma kadar geldi ve yağmur yağıyordu. onu içeri aldım... soğuktan mı titriyordu yoksa biraz sonra yaşayacağı orgazmları anlayan kalbi mi yapıyordu bunu... birkaç soru, birkaç öpücük ve birkaç orgazm çığlığı... sigara eşliğinde bir süre düşündük. evet bu anlamsız oyunumuz devam edecekti. zaman, mekan ya da hisler önemsizdi. gidebildiği yere kadar ve gidebildiği her şekilde...
sanırım evlenme teklifi alacak benim meleğim. şimdi numaradan da olsa bir sevinç çığlığı atması lazım. en çok o "sevinç gözyaşları" dediği şeylere üzülüyorum. benim için akan ama başkasının omzuna...
aslında onunla uzun süre daha eğlenebilirdim. şimdi evlenecek ve uzaklara gidecek... belki "anneme gidiyorum." diye kaçar gelir çok özlerse.
offf ne bileyim... dün o herifle tanışmak zorunda kaldım. benim sadece kullandığım bedene benim anlamadığım "aşk" denen duyguyu koymuş. ben kıskanç bir çocuğum... oyuncağımı elimden aldı o... onun mutlu olmasına asla izin vermeyeceğim sanırım.
Yazmak.
Evrimi bilen ve anlayan her zekanın bildiği eğilimdir. Birazcık okumak yeterli.
Post modern çağın ezik ve ucube erkekleri de parfüm adı altında güzel kokmanın hesabını yaparken , kadınlar gerçekten ter yani güç kokan erkek bulamamaktan muzdarip. Çıldırtan bir denge işte..
Post modern çağın ezik ve ucube erkekleri de parfüm adı altında güzel kokmanın hesabını yaparken , kadınlar gerçekten ter yani güç kokan erkek bulamamaktan muzdarip. Çıldırtan bir denge işte..
sözlüğe bomba gibi düşmesini beklediğim bir durum....
insanı devrime teşvik eden ve göğüslerinden utanmaması gereken kızdır. hatta onları insanlık adına serbest bırakması, ağlatmaması gereken kızdır.
kim istemez azizim güzel bir solcu kızın dolgun göğüslerini mıncıklamayı? hümanizm ve eşitlik konusunda dünyada hatırlı yeri olan solcu kızlarından daha güzeli var mıdır? ablalara mı gidelim?
uzun lafın kısası her meme ilgiyi hak eder. solcu da olsa sağcı da olsa... ama solcu kızlar genelde daha güzeldir.
dolgun göğüslerin üzerine cheli t-shirt giyen kızlar... harikasınız!
kim istemez azizim güzel bir solcu kızın dolgun göğüslerini mıncıklamayı? hümanizm ve eşitlik konusunda dünyada hatırlı yeri olan solcu kızlarından daha güzeli var mıdır? ablalara mı gidelim?
uzun lafın kısası her meme ilgiyi hak eder. solcu da olsa sağcı da olsa... ama solcu kızlar genelde daha güzeldir.
dolgun göğüslerin üzerine cheli t-shirt giyen kızlar... harikasınız!
(bkz: sikim kırıldı stop)
Dark side olmanın hazzıyla birleşince kasıklarda tecavüzcü coşkun gülümsemesi bırakan huzurdur.
Sabah kahvaltımı yapmış, brezilya kahvesinin aromalı ve sert kokusuyla dans ederken zilin çalmasıyla irkildim. Nişanlı olduğu gerekçesiyle benden uzak durmaya özen gösteren, kpss sırası bekleyen edebiyat öğretmeni adında nazenin bir izmir kızı karşımda duruyordu. (Normalde bu sözlükte böyle uzun cümle kurabilen yazarların az olması sebebiyle tanımı tekrar okuyun).
+Kotak bey , müsaadebizle girebilir miyim? Sizin pul koleksiyonunuzu görmek istiyorum artık.
-buyurunuz. Hala yeşilçam tadında tecavüz fantezileriniz var ama ben bildiğin kötü adamlardan değilim.
+zaten onun için geldim.
-kahve?
+viski.
Ahh azizim bu kadar kolay da teslim olunmaz ki. Ama ona sadece istediği şeyi gösterdim ve emiklemesine müsaade ettim. Zaten daha fazlasını haketmiyordu. Sonra elbiselerini üzerine atarak evden kovdum. Bundan sonra nişanlısının kıymetini daha iyi bilir. Emin olabilirsiniz.
Sabah kahvaltımı yapmış, brezilya kahvesinin aromalı ve sert kokusuyla dans ederken zilin çalmasıyla irkildim. Nişanlı olduğu gerekçesiyle benden uzak durmaya özen gösteren, kpss sırası bekleyen edebiyat öğretmeni adında nazenin bir izmir kızı karşımda duruyordu. (Normalde bu sözlükte böyle uzun cümle kurabilen yazarların az olması sebebiyle tanımı tekrar okuyun).
+Kotak bey , müsaadebizle girebilir miyim? Sizin pul koleksiyonunuzu görmek istiyorum artık.
-buyurunuz. Hala yeşilçam tadında tecavüz fantezileriniz var ama ben bildiğin kötü adamlardan değilim.
+zaten onun için geldim.
-kahve?
+viski.
Ahh azizim bu kadar kolay da teslim olunmaz ki. Ama ona sadece istediği şeyi gösterdim ve emiklemesine müsaade ettim. Zaten daha fazlasını haketmiyordu. Sonra elbiselerini üzerine atarak evden kovdum. Bundan sonra nişanlısının kıymetini daha iyi bilir. Emin olabilirsiniz.
Memelerin hapishanesi.
Karşıyız efendim.
Karşıyız efendim.
Ben asla yapmam bunu.
sizlere aslında çok güzel bir entry çakardım ama , uykum var amk yeni geldim eve.
Ama bir kaç güne yazarım başlığa.
sizlere aslında çok güzel bir entry çakardım ama , uykum var amk yeni geldim eve.
Ama bir kaç güne yazarım başlığa.
Türk kızlarının en büyük sorunu.
iş, güç, para ve en önemlisi varoluşun mutlak getirisi olan sorunların çözümü bu kadar basit sanırım. yani diğer insanlar gibi "yea yanımda biri olsun." yok "ya tutunacak dalım olsun" diye yırtınmaz bu adam. tek aradığı iki güzel dolgun ve pembe uçlu memedir.
ne o? adam sapık değil mi? tabii canım... sizin gibi sırf yalnızlıktan kurtulayım diye birine seni seviyorum demez bu adam. ya da hormonlarının esiri olup dönüşü olmayan yollara adım atmaz. bekler sadece ve ister... istedikleridir görecekleri. ne bir kadının göz yaşında emeği vardır ne berbat olan bir anıda imzası. kendisidir bu adam... ilkelliğine de ihanet etmez karşısındakinin modern duygularına da. ve siz ona zarar veremezsiniz. ona küfür etseniz güler size. sizin küfürleriniz yaşamı aşırı ciddiye aldığınızın kanıtıdır çünkü.
bu adam gibi olmak... nasıl desem yürek işi. önce ayıplanmayı ve hatta ötekileştirilmeyi göze alacaksınız. ama sonra her şey daha kolay olacak. misal artık derdin ne diyene verecek mutlak cevabınız olur. ve evet bu gece kötü bakıyorum gökyüzüne. beni iyi edecek, zihnimdeki kasvet duvarlarına küfür ede ede vuracak bir çift dolgun göğüs merakım. evet ben sapığım, ama siz de yalancısınız...
ne o? adam sapık değil mi? tabii canım... sizin gibi sırf yalnızlıktan kurtulayım diye birine seni seviyorum demez bu adam. ya da hormonlarının esiri olup dönüşü olmayan yollara adım atmaz. bekler sadece ve ister... istedikleridir görecekleri. ne bir kadının göz yaşında emeği vardır ne berbat olan bir anıda imzası. kendisidir bu adam... ilkelliğine de ihanet etmez karşısındakinin modern duygularına da. ve siz ona zarar veremezsiniz. ona küfür etseniz güler size. sizin küfürleriniz yaşamı aşırı ciddiye aldığınızın kanıtıdır çünkü.
bu adam gibi olmak... nasıl desem yürek işi. önce ayıplanmayı ve hatta ötekileştirilmeyi göze alacaksınız. ama sonra her şey daha kolay olacak. misal artık derdin ne diyene verecek mutlak cevabınız olur. ve evet bu gece kötü bakıyorum gökyüzüne. beni iyi edecek, zihnimdeki kasvet duvarlarına küfür ede ede vuracak bir çift dolgun göğüs merakım. evet ben sapığım, ama siz de yalancısınız...
yemin ederim elim ayağım titriyor... bu ne bencillik? bu ne aymazlık? yani tamam çirkinler ölsün demiyorum şimdilik ama bu ne cür'et?
güzel olmadığı halde sözlükte takılarak erkekler için tehlike oluşturan kızdır. düşünsenize azizim, o kadar uğraşıyorsunuz ve sözlükten bir kızı kuytu bir köşede buluşmaya ikna ediyorsunuz... peki ya sonra? karşınızda maymundan farksız bir kız! `oh mon dieu`... ondan sonra bu erkeğin ruh hali ne olur? sözlükte bir daha eskisi gibi özgür bir kısrak gibi koşturabilir mi? her asılış bir korku barındırır... yazık?!
lütfen bir an önce sözlüğü terk eylesin bu çirkin kızlar. yani başka platformlarda da eğlenebilirler... feys, tivitır , insta falan işte. ama burası değil genç kız! burası senin sandığın gibi lay lay lom bir ortam değil. insanlar buradan tanışıp evleniyor falan.
sözlükte yazan güzel azizeler... seviyorum sizi!
güzel olmadığı halde sözlükte takılarak erkekler için tehlike oluşturan kızdır. düşünsenize azizim, o kadar uğraşıyorsunuz ve sözlükten bir kızı kuytu bir köşede buluşmaya ikna ediyorsunuz... peki ya sonra? karşınızda maymundan farksız bir kız! `oh mon dieu`... ondan sonra bu erkeğin ruh hali ne olur? sözlükte bir daha eskisi gibi özgür bir kısrak gibi koşturabilir mi? her asılış bir korku barındırır... yazık?!
lütfen bir an önce sözlüğü terk eylesin bu çirkin kızlar. yani başka platformlarda da eğlenebilirler... feys, tivitır , insta falan işte. ama burası değil genç kız! burası senin sandığın gibi lay lay lom bir ortam değil. insanlar buradan tanışıp evleniyor falan.
sözlükte yazan güzel azizeler... seviyorum sizi!
Komutanım niye bu kadar dolusun?
Bu gacılar netti sana?
Beni iğfal ettiler azizim.
Kişinin ekonomik ve duygusal durumuna göre değişen tekliflerdir.
Mesela meriçler üşüyen elleri avuçları arasına alarak ısıtır.
Ilıklar hohlar.
Romantikler koynuna alır.
Benim yaptığım gibi gerçek Erkekler ise erekte olmuş penis tutturur.
Mesela meriçler üşüyen elleri avuçları arasına alarak ısıtır.
Ilıklar hohlar.
Romantikler koynuna alır.
Benim yaptığım gibi gerçek Erkekler ise erekte olmuş penis tutturur.
At gibi sevişir.
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?