türbanlı kadın

iceman
bir yerleri göstermek istemeyen kadındır. kesinlikle teşhirci değildir.
bazı ülkeler de var ki şeriat adına kadınları zorla siyah çarşafa büründürüyorlar.
klahed hosseini'nin yazdığı bin muhteşem güneş kitabını okuyan bilir. afganistan bu hususta başı çeker. yani demem o ki türban takan kendi rızası ile takmışsa kimse karışmamalı. zorla güzellik olmaz...

sanalda mantıklı konuşan kişinin buluşunca psikopat çıkması

citizen of world
bir erkek olarak şikayetçi olduğum hadisedir. ne o, şaşırdınız mı?
bazı kadınlar sanıyor ki, psikopatlık sadece biz erkeklere has; kadınların ise hepsi temkinli... gerçekte yok öyle bir şey. öyle kadınlara denk geldim ki içlerine adeta chucky kaçmıştı... bahsi açılmışken bir tanesini özel bilgilere girmeden aktarayım...

fi tarihinde bir hatunla reel sex odaklı sohbet ve sexting yapıyoruz. o istanbul'dandı, ben de istanbul'a yakın bir yerde yaşıyordum o sıralar. sohbet ettiğim kişinin karakterini iyi analiz eden bir tarafım var. dikkat ediyorum, sanalda son derece mantıklı, yapıcı, doğal, olgun ve sakin bir üslupla konuşuyor. kızsal triplere girmiyor, diyelim ki işim mi çıktı o an, 50 tane soru işaretine dan dan basıp neredesin diye sormuyor. sonrasında durumu anlatınca anlayışla karşılıyor falan. nude mu istiyorum mesela, kendini ağırdan satmıyor, onu gerçekten arzuladığımı biliyor ve beni süründürme kezbanlığı yapmıyor. medeni ve aşmış denilebilecek bir konuşma tarzı vardı yani.
her şey bu formatta 1-2 ay sürdü. bazen günde 8 saat konuştuğumuz oluyor, bazen 3 gün birbirimizden haber alamadığımız da oluyor. bilenler bilir, bu karmaşık ilişki türünde karşındaki ile sadece sex düşünmüyorsun bir noktadan sonra. adı konulmamış bir dostluk da meydana geliyor, acısına üzülüp sevincine ortak oluyorsun; sex bu ilişkinin ana teması oluyor elbette ama dostane bonuslar da oluyor yanında. bir gün tamam dedim kendi kendime, istanbul'a gideyim ve bunun adını koyalım. hay hay dedi, cumartesi akşamı işten biraz erken çıkarım kadıköy'de heykelin orada buluşalım... başlangıçta her şey çok iyiydi. sarıldık, birbirimizin yanaklarından öptük, bir yandan da kalçalarına çapkın bakışlar atıp içimden "off ya tam da istediğim gibi" falan diyorum. birlikte yürüyoruz... yolculuk ne kadar sürdü diye soruyor, daha önce hakkında çok kez konuştuğumuz uyuz patronu hakkında "yine saçmaladı mı" diye soruyorum... son derece neşeliyiz ya da aslında sadece ben neşeliyim; bilemiyorum altan...
bahçeli bir barın ikinci katına girdik. kapalı balkon gibi bir yere oturduk. önümüze biralar geldi. derken ikinci biralar... alkolün rahatlatıcılığının etkisiyle yaklaştık, ön sevişme gibi, gibisi fazla direkt öyle bir durumdayız. eli orama uzandı. sonra ağzı da uzandı. muhtemelen birazdan kendi de dayanamayacak hale geleceğini bildiği için beni rahatlatarak ortamın ateşini düşürmek istedi, öyle de yaptı... sonra neden olduğunu hatırlamıyorum, suçluluk duygusundan olacak, olay mahallini terk etmek adına ikimiz de aynı anda aşağı kata inelim dedik. aşağı indikten sonraki o 30 dakikayı hayatım boyunca unutamayacağım.
- aslında en büyük fantezim ne biliyor musun?
- nedir hatuncan?
- bir erkeğin penisini kesip onun kan kaybından ölmesini izlemek...
içimden "ne diyo ya bu" desem de şaka yaptığını sanarak gülümsedim. sonra ciddi ciddi bana penisi kesilip kan kaybı yaşayan erkeklerin videolarını izletmeye başladı. işin tuhafı bu videoları internetten de izletmiyordu, ruh hastası gibi cebine indirmişti. hem şaşkındım, hem gerilmiştim. yuvarlak cümleler ile topu ona atarak muhabbeti nereye vardırmak istediğini çözmeye çalışıyordum. durdum, yüzüne baktım, birkaç dakika sessizce yüz hatlarını ve bana olan öfkeli bakışlarının manasını anlamaya çalıştım. bir ara yüzünde küçükken çok fazla şiddet görmüş bir kız çocuğu gördüm ve üzüldüm. kızgınlık, üzüntü, şaşkınlık, gerginlik, her şey iç içe geçmişti bende. daldığım yerden an'a döndüğümde gördüğüm manzara tanımlanamaz gibiydi. karşımda kendine düşman olmayan bir düşmanla ne idüğü belirsiz bir sidik yarışını sürdürmeye devam eden bir ruh hastası vardı; kendi kendine saldırganca bir şeyler anlatıyordu. o an bizim masayı yan masadan izleyen biri olsaydınız benim ona çok kötü bir şey yaptığımı ve bu yüzden öfkesini kustuğunu falan düşünürdünüz... ne yapacağımı bilemiyordum. onu o halde bırakıp gidemezdim... ama kalamazdım da... belki de bana söylemediği ruhsal bir hastalığı vardı. off ama ben buraya bunun için mi gelmiştim? bu gece böyle mi olacaktı? bırakıp gitseydim, başına bir şey gelseydi... sonra ben başına gelen olayı tv'de falan izleseydim, vicdan azabı falan... off amk... şansımı sikiim e mi...
bu şekilde sabahı ettik... tabi alkolün etkisiyle sızdı, hatta sızsın diye kasten daha fazla içirdim. ayılıp çükümü keser falan diye de tüm gece uyuyamadım. hatta sızmadığını, sızma numarası yaptığını falan bile düşündüm... bu da böyle boktan bir anımdır...
3

otuzbir

diyo jen
31 çekmek deyiminin kökeni Osmanlı dönemine kadar uzanıyor. Osmanlı dönemindeki insanlar bu olaya "el çekmek" derlermiş ancak ulu orta böyle şeylerden bahsetmek ayıplandığı için, akıllarına "ebced hesabı" nı kullanmak gelmiş. "El çekmek" in el kısmını ebced ile hesaplayınca; Osmanlı alfabesinde E harfi için kullanılan "Elif" (1) ve l harfi için kullanılan "Lam" (30) harflerinin sayısal değerlerinin toplamı olan 31 sayısına ulaşmışlar.

twitterda linç edilen kız

odipus
hani bazı ürünler vardır, anlamazsın neden var senin kafa basmaz niye alıp satarlar kim neden kullanır dersin sorsan veya azıcık araştırsan ooo peynir ekmek gibi satıyo iyi gidiyo abi derler anlamazsın yine ama böyledir bu iş, dünyada böyle. Bu tip görüntülerle karşılaşırsın yok artık olmaz daha dersin dediğin anlarda benzerleri başka yerlerde yaşanır durur. Belki ilerleyen günlerde onları da görürsün. Böyle bu işler.

sevişirken basılan yazarlar

johnny sins
Akşam üstü tanıştığım bir kadınla tamamen cinsel çekim ile evine gidilir. Kadın ev arkadaşı olduğunu ve sessizce odaya girmemiz konusunda uyarır.
Alkol ve çapkınlık seviyesi yüksek olduğu için beyin devre dışı tabi ki!
Konuya başlanır geliştirilir herşey olması gerektiği gibi.. el yordamı ile tempoyu bozmadan destek için yastık aranır. Kısa sürede bulunur..
Yastığın üstünde bir adam resmi. Üniformalı.
Tam o sırada alkol vücudu terkeder ve tertemiz bir zihin devreye girer..
Zaten sonuca az kaldığı için devam edilir. Sonra konu açılır bu nedir diye.. ben düşünüyorum ki eski kocası vefat etti, şehir oldu bilmem ne!
- ya ben aslında evliyim
+ eee
- kocam astsubay şimdi görevde
+ şehir dışında değilmi
- yok sabah gelir, izmir de xxxxx de görevli
+ ben kaçıyorum o zaman
- dur bi kontrol edeyim
+ neyi!!??
tam o sırada küçük bir velet odaya girer ben kendimi yatağın yanında ki boşluğa atarım. Kocası beni vurmaya geldi diyerek. Kadın çocuğu gönderir. Ben ise bu basılmaya şükrederek gece 4 te eve geçerim.

can yücel

hakiki tosun paşa benim
Hazırcevaplıkta çağ kapayıp yenisi açan insandır büyük üstad.

Can baba imzâ gününde kitaplarını imzâlarken sıra kendisine gelen kadın hayranıyla şu dialog geçer aralarında;

+can bey sizi çok seviyorum ben
-sevişelim o zaman?
+aşk olsun can bey...
-olur, ilerde aşk da olur.

aldatmaların artması

freudun purosu
Muhakkak bir çok şeyin etken olduğu durum. Temelinde ise toplum olarak yozlaşmamız var. İnternetin ve sosyal medyanın yaygınlaşmasıyla kenar mahallelerde gizli kapaklı yapılan şeyler daha çok afişe ediliyor. Tv ve internette aldatmaların neredeyse marifet sayıldığı ve övüldüğü yayınlar gırla. Bunun üstüne toplum baskısıyla evlenene kadar cinsellikten uzak duran bireyin evlilikte istediğini bulamaması da eklenince ortaya bu tablo çıkıyor.
2

neden bekliyorsun?


bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?

üye ol