zorba

takmaya çalışırken ömürden ömür götüren bu nesne bir gecede 10 yıl yaşlandırır beni, en uygun olanını seçiyor olsam da. kadına alayım desen kadın prezervatifi aramaya vereceğin eforu takmaya harcarım diyorsun ve bir gece daha böyle geçiyor. bir gece bir gece diye diye saçlarıma aklar düştü. ayrıca kadın prezervatifini de her yerde ve zamanda kullanmak avantajlı olamayabiliyor.
arkadaşlar feminizmi destekleyin, uğraşamıyorum artık.

seks odaklı bir lgbt+ organizasyonu için güzel bir ad olabilir. hatta her yıl düzenlenip 2, 3, 4 diye devam edebilir. imamoğlu'nun kanal istanbul'a karşı söylemleri üzerine gerçekleştirmesi on numara bir hareket olabilir.
sloganı da "istanbul'u sikme, istanbul'da sik".

eşcinsel erkekler arasında yaşananı hariç insanların neden tercih ettiğini bir türlü anlayamadığım iğrenç cinsel birleşme şekli.

kendini müslüman olarak tanımlayanların aslında bir tanrıya inandıklarını biliyoruz ama bu tanrı allah olmamasına rağmen (açıklayacağım) hepsi kendilerinin allah'a inandıklarını iddia ediyorlar.
islam'ı basitleştirelim:
- hükümleri uygula -> sonsuz cennet
- hükümleri uygulama -> acılardan acı beğen
müslümanlar için günde sayısının 3 mü 5 mi olduğu hakkında tartışmalar olsa da namaz farz kılınmıştır. bizim müslümanlar cuma günü kılarlar o kadar...
kerhaneye gider, sonra evinde gusül alır cenabet gezmemek için. yahu kerhaneye gittiğinde iş bitti zaten neyin abdestindesin, tövbe edip vaz da geçmez pavyon müdavimidir. bu islam değildir ama elbette insanların yaşam tarzları kendi özelleridir.
bu şekilde yaşamayı adet edinmiş müslümanların tutarsızlıkları kuran'ın allah'ına inandıklarını söylemelerindedir.
allah diyor ki her gün bu namazı kıl. allah'tan korksan kılarsın. müslüman ne yapıyor, "ya her gün kim kılcak abi cumalarda gitsem yeter" kafasına göre iş yapıyor, işine geleni yapıyor işine gelmeyeni yapmıyor. saçını örtüyor, dekolte bırakıyor. bırakacak elbette istediğini yapar ama bu gibi kişilerin kuran'ın allah'ına iman ettiklerini iddia etmeleri tutarsızlıktır.
müslümanlık artık allah inancıyla ilgili değildir, ırktır. dünya'da en az imanlı olanlar da yine müslüman ırkından olanlardır. tabii bu iyi ya da kötü yoruma açıktır, fakat ben yorumsuz bir iddia olarak bırakıyorum. herkesin inancı ve davranış tarzı da kendini ilgilendirir ancak görülen çelişkilerin de fikir yürütme açısından ortaya sürülmeleri toplumun faydasınadır. isteyen istediği gibi giyinir, istediği orucu tutar, ramazan'da su içenleri taciz etmediği sürece insanların davranışları da kimseyi ilgilendirmez elbette.

macera olsun diye başlık açmadan önce açılmış başlıkları ararken denk geldim ama şöyle bir entarilere göz gezdirince vallahi bir şey yazmaya üşendim, karaköy kerhane sokağında boş atıp kovulan dikizcilerin toplanma mekanı gibi olmuş.
yine de var olan bir iki kız ya da çift için şehri not düşelim: tabii ki istanbul. bilgi için dm.

ateizmin ya da ateistin tanımına girmeden, kendini ateist olarak nitelendiren insanların çoğunun ateist olmalarıyla ilgisi tam olarak bulunmayan tutarsızlıklarıdır.
kendini ateist olarak isimlendirenlerin ortak özellikleri:
- dinsiz/tanrı inancı yok
- bilimsel düşünceyi savunur
en büyük tutarsızlığı burada görüyorum.
herhangi bir tanrının varlığı kanıtlanamayacağı gibi yokluğu da kanıtlanamaz ve dolayısıyla inanıp inanmamak, bir dine mensup olup olmamak, ibadet edip etmemek insanların seçebilecekleri şeyler olsalar da tutarlı düşünmesini beklediğimiz her insanın tanrının varlığı hakkındaki tutumu ne olursa olsun bunun olumlu ya da olumsuz yönde kanıtlanamayacağını bilmesini bekleriz.
inananlar, tanrının varlığını kabul etmenin doğası gereği şüphe duymamalıdırlar ve onlardan şüphe etmelerini bekleyemeyiz ama her fırsatta bilimden-mantıktan söz eden ateistler maalesef tanrı yok diyerek tutarsızlık içine düşmektedirler.
tanrı/lar'ın varlığı ya da yokluğu kanıtlanabilir değildir. bu açıdan bilimsel düşünen her insan tanrı'ya "yok" diyemeyeceğini bilir (var da denemez). hiç tanrı olmadığını düşünmek mümkün olduğu gibi bilimsel düşünen inançsızların bu yokluğu kanıtlayamayacaklarını, bunun farklı bir tartışma alanı olduğunu ve çeşitli nedenlerden ötürü tanrı'ya "yok" demenin mümkün olmadığını kabul etmeleri gerekir.
dolayısıyla belki de ateistlerin en büyük hatası tanrı kavramını pozitif bilimlere dahil etmeye kalkışmaktır.

az önce fark edip tıkladığım butondur, şöyle bir şey olmadığı için hayal kırıklığı yaşadım:

entry'lere (ör: #1923, gibi) bakınız vermemizi sağlayan bakınız çeşidi.
(bkz: #43115)

özel hastanelerde ya da bireysel açılmış muayenehanelerde doktorların söylediklerine bazen inanmamakta fayda var.
sırf gelir için gereksiz seans koyan mı dersin, gerekmeyen işlemi gerekiyor gibi sunup ekstra ücret çıkaran mı dersin, boşa test yaptıran mı dersin... hepsini geçtim sırf para için bıçak altına yatması hiç gerekmeyen hastaları ameliyata yönlendirenler var.
parasal kaybın dışında sağlığınızı olumsuz etkileyebilecek durumlar da yaşanabilir. hani doktora gidersin bir şey yapar da sonra bir başkasından gerek olmadığını duyup her istemediğin ne işlem yapılmışsa pişman olup doktora küfredersin, işte öyle durumlara düşmemek için dikkatli olmakta da büyük önem var.
kamu yararına çalışan hastaneler de dahil olmak üzere olumsuzluklarla karşılaşmamak için, gittiğiniz doktorun önerisi hoşunuza gitmiyorsa alternatif yollar sunmasını isteyin, sunduğu alternatifler de dahil söylediklerinden şüphe duyuyorsanız teşekkür edip çıkın ve başka bir hekime randevu alıp bir de ona danışın, aşağı yukarı aynı şeyleri ondan da duyarsanız muhtemelen yapılması gereken bellidir ancak yine de istemediğiniz bir işlemin teklifi söz konusuysa ve bundan sonraki hayatınızı etkileyecekse ve doktorun tedavi yönteminden şüphe duyuyorsanız (ör: -doktor bey taşşağım kaşınıyor. +tamam hemen ameliyatla alalım taşşaklarınızı.) farklı hastaneler/doktorlar denemeye devam etmenizi ve işi aceleye getirmemenizi öneririm.
sonuçta doktor dediğiniz kişiler 10-20 yıl önce lisede inekleyen tiplerdi, üniversitede de inekleyip mezun oldular ve tüm sınavları geçtiler ama bu onları yalnızca başarılı öğrenciler yapar, iyi bir hekim olduklarını göstermez.
velhasılı, asla modern tıptan başka yol aramayınız, tecrübeli ve alanında uzman hekimlere güveniniz ama hiçbir doktorun da önerisini şüphelerinizi gidermeden kabul etmeyiniz efendim.

abazanlıktan çıldırmayan bendenizin dikkatini çekebilmiş yaratıcılıkta fikirler barındıran videolardır. hoparlör diyor lan hoparlör, kimin aklına gelir!
bas çalan bir hoparlörü sikmeden ölmek şu anki en büyük korkum: (bkz: #43092)
olası misafirler için sinema sistemimi de güncelliyorum hemen.

insan doğasıyla uyuşmayan dindir.
bu yüzden tam anlamıyla islamî hükümleri uygulayan kimse yoktur ve kendini müslüman olarak tanımlayanların çoğunluğu islam'a uygun yaşamamaktadırlar ama elbette herkes kendini istediği gibi tanımlamakta özgürdür. türkiye'den örnek vermek gerekirse:
müslüman olsaydık manukyan vergi rekortmeni olmazdı. uzaydan gelmiyor ya bu paralar.

profilime girince 2 kuruş kazandığımı öğrendim. hayatta güzel şeyler de oluyor.

2020'de girilebilecek çöp olmayan nadir zibidisiz sözlüklerden birisidir.
isteyen dm atabilir, not düşelim.

birçok maddenin dahil olabileceği sebeplerdir ve tabii türk erkeğinden kasıt elbette ki türkiye'deki erkeklerin tümü olamayacağından, anlayacağınız üzere bahsedilen kesim her gün metro/metrobüste karşılaştığımız, iç yüzlerini facebook'ta, instagram'da, periscope'da, twitter'da gördüğümüz "abaza" erkeklerdir. bu erkeklerin ülkede sayıca ağır bastıkları kesin olduğundan, ülke dışından objektif yaklaştığınızda bu kişileri "türk erkeği" olarak nitelendirmek kaçınılmaz olacaktır. elbette ülkenin geri kalanı yunan değildir ama bu insanlar da azınlık değillerdir. önerilen birçok sebebe karşın benim sebep olarak gördüğüm en büyük şey genetik olarak coğrafya insanının, insanların genelinin (yaşadığımız coğrafyadakiler de dahil) ortak güzellik anlayışına hitap etmemesidir. bu "abazalık" halinin türk kadınının çoğunluğu için geçerli olmaması veya öyleyse bile bunun ülkede rahatsız edici bir boyut kazanmamış olması sanırım erkek sayısının kadınlara oranla daha fazla olması ve bu sayede tüm kadınların kaba tabirle "alıcı" bulabilmeleri sonucu "sapıklaşmamaları", "sapıklaşanların" ise diğer insanlar tarafından kabul görüyor oluşudur. bunun aksine kadınlardan yüz görmeyen ülkem erkekleri toplumu rahatsız eder hale gelmektedir.
bu abazalığın, ülkedeki sapıklıkların ve sokakta karşılaştığınız rahatsız edici insanların varlıklarının gerçek nedenini merak ediyorsanız, dinleri-töreleri unutun ve anadolu'muzda kıvanç tatlıtuğ gibi yakışıklı insanlarımız olsaydı, bu insanlar eşek siker miydi bir düşünün.

-burayı okumadan devam etmeyiniz: önemli not... doktor tavsiyesi değildir, öznel çıkarımlarla bilgilendirme amaçlı yazılmıştır, tavsiye ya da doktor tavsiyesi niteliği taşımamaktadır, verilen bilgiler bilimsel yolla elde edilmemiştir, tıbbi yönü yoktur, yanlış olabilir, bu uyarı yapıldığı için doğacak problemlerde hiçbir sorumluluk kabul edilmemektedir. aşağıda hakkında konuşulan konularda en doğru bilgi alanında uzman hekimler vasıtasıyla edinilebilir, doğru bilgi edinmek için en yakın devlet hastanesi'ne danışınız. asla aşağıda yazanlara dayanarak hareket etmeyiniz.-
sağlıklı şekilde yaşayan bakir/bakire insanların aralarında yaşayacakları cinsel ilişkilerde hastalık kapma ihtimalleridir. yalnızca cinsel birleşmeler için değil aynı zamanda öpüşmeler de dahil olmak üzere tüm sıvı alışverişlerine dair virjin bireylerin merak ettikleri ancak internet ortamında daima tek eşlilik yönlendirmesiyle karşılanacakları sorulardır.
bu sorunun net bir cevabı olmamakla birlikte* (çünkü envai çeşit hastalık/virüs olmakla birlikte sorunun kapsamı bulanıktır) hiv ile ilgili kendi kişisel yorumumu yazmak isterim:
18 yaş üstü iki sağlıklı olduğunu bildirecek bakir/bakire bireyin hiv-pozitif olma ihtimali sıfıra yakındır. her ne kadar virüsü yeni kapmış birinin semptomlarla belli bir süre karşılaşmayabileceği bir gerçekse de eninde sonunda hiv kendini gösterecektir. hiv, devam eden senaryoda detaylı açıklanacağı şekliyle farkında olmadan taşınamamaktadır. yani uzun yıllar boyu (3-5) semptomlarına rastlamasanız da [çok uzun süreler (15-20) nadir sayılabilir zaten], illa bir gün ortaya çıkacaktır, kürt ailenin içindeki sarışınlık geni gibi gizlice bekleyememekte, mutlaka etkisini göstermektedir. dolayısıyla türkiye'de 18 yaşına ermiş ortalama bir bakir/bakire bireyin yakın zamanda hiv kapmış olması çok düşük bir ihtimaldir. ikinci olasılık ise virüsü hiv-pozitif anneden hamilelik ya da bebeklik dönemlerinde almış olmaktır. hiv kapan bir bebeğin 18 yıl boyunca bunu bilmeden yaşama ve büyüme ihtimali de sıfıra yakın olduğundan (ya fark edilip tedavi başlatılır ya da ölüm gerçekleşir) sevgilinizle yaşayacağınız cinsel ilişkinizde partnerinize hiv bulaştırma/partnerinizden hiv kapma olasılığınız 0'a yakındır. yine de prezervatif başta olmak üzere korunma yöntemleri kullanılmalı, prezervatifin işlevsiz olduğu popüler durumlara örnek olarak kadınların vajinaları gerekli testler yapılmadan ve doktorlara konu ile ilgili danışılmadan yalanmamalıdır. bu gibi isteklerinizi gerçekleştirmeden önce alanında uzman doktorlara danışıp uygun görülen testleri yaptırmalı ve doktor tavsiyelerini dikkatle dinlemeli, kafanıza takılan soruları doktorunuza açık bir şekilde sormalısınız. (örnek: rim job yapmak istiyorum doktor bey/hanım, ne gibi sorunlarla karşılaşabilirim, beni aydınlatın, vb.)
*ben de net bir cevap vermedim pekala ama yine de bu yorumum konuyu merak edenlere cevap olmuştur sanırım. sorumlu davranmak adına "yiyişin gitsin .mına koyim!" demiyorum, demedim, demeyeceğim ve demem de ama anladınız siz meselenin özünü.
not: cinsiyetsiz olması için başlığa virjin yazdım.

bakire anlamına gelen, içinde geçen oğlan sözcüğünün "evlat/genç" benzeri bir anlamda, kız sözcüklerinden de en az birinin "bakire" anlamında kullanıldığı tahmin edilen ancak neden tam olarak bu biçimiyle kullanıldığına dair internet ortamında bir bilgi olmayan sözcük.
kızoğlan da denir, "bakire genç" anlamında, erkekler için de kullanılır mı bilmem.

kadın-erkek eşitliği, "eşitlikçi" bir yaklaşımın ürünü değildir. dünya nasıl ki tek kutuplu olmaktan çıkıp çift kutuplulaşmışsa, gelecekte de çok kutuplu olacaktır. aynı şekilde cinsiyetler konusunda da buna benzer şekilde önce erkek hegemonyasından kurtulan dünya, kadını-erkeği eşit güce getirdiyse yakında tüm bireyleri ve bu bireylerin özgün cinsiyetlerini birbirine denkleştirecektir. geleceğin kavramı için bk. toplumsal cinsiyet eşitliği

edit: cinsiyet eşitliği, toplumsal cinsiyet eşitliği olarak düzeltildi.

yazar olana kadar çaylaklıktan sıkıla sıkıla çıkmayı beklemektir.