confessions

yakasyrtk

1. nesil Yazar - Yazar -

  1. toplam entry 325
  2. takipçi 5
  3. puan 7743

yoksul

arsenikiskyla
başrollerini Kemal sunal ve yaman okay'ın paylaştığı 1986 yapımı baş yapıt.

toplumun değişmeye, amerikanlaşmaya, liberalizmin ülkeyi tamamen ele geçirmeye başladığı yılların çekilmiş bir fotoğrafı gibi. tek mekanda çekilmiş olmasına rağmen bi' toplum portresini bu kadar iyi çizebilen başka film bilmiyorum açıkçası.

arabeskin hayatımıza girişi, lee cooper pantolonlar, döviz ticareti, hayali icraatler, atari, kolay yoldan köşeyi dönme çabaları... herhalde sonsuza kadar izlesem sıkılmayacağım nadir filmlerden. en akılda kalmış repliği ''çay yok bok için''dir.



bu filme dair üzen başka bir detay da şudur ki, filmde kerim bey karakterini canlandıran usta oyuncu kerem yılmazer'in 2003 yılında el kaidenin leventte yaptığı bombalı saldırıda hayatını kaybetmesi. huzur içinde uyusun.

geceye gereksiz bir bilgi bırak

anonim_kullanıcı_4
Bir spermde zannedilenin aksine 37,5 mb veri yoktur.

her bir sperm hücresi bir set kromozom (22 kromozom + X veya Y kromozomu) taşır, bu nedenle haploid'dir. Diğer bir deyişle, vücut hücrelerinizin taşıdığının yarısı kadar genetik bilgi taşır. Her bir sperm hücresi 3 milyar harften oluşan bir genetik veri barındırdığı düşünülürse, bir sperm hücresinin yaklaşık 750 MB'lık bir veri taşıdığını yukarıdaki verilerden çıkabiliriz. Son olarak, ortalama bir erkeğin her bir ejakülasyon sonucunda 180 milyon kadar sperm hücresi bıraktığını da not edelim.

180×10^6 haploid hücre x 750 MB/haploid hücre = 135 x 10^9 MB ya da 135.000 Terabayt

İşi daha da ileriye götürelim. Bu büyüklükte bir veri transfer edilirken, yalnızca tek bir sperm hücresi istenilen veriyi hedefe kadar ulaştırabilir. Bu da 135 Terabayt'lık bilginin sadece 750 MB'lık kısmının hedefe gönderilebildiğini gösterir. Diğer bir deyişle, cinsel birleşme sırasında gönderilen bilginin %99.9999999….'luk bir kısmının yolda kayıp olur. Neyse ki, hedefe ulaşan %0.000…01'lik oran bile sağlıklı bir birey oluşturmak için yeterlidir..
Onun için kendinizi önemseyin..

1
yakasyrtk yakasyrtk
90'lar Playstation oyunu kadar ediyor spermler. Bu da iyi :d

geceye gereksiz bir bilgi bırak

sextacy
natuk baytan yapımı kemal sunal filmlerinin çoğunda, natuk baytan da filmlerde görülmüştür. yedi bela hüsnü'de durakta bekleyen adam, atla gel şaban filminde şaban'dan önce kupon yapan adam, avanak apti de bankada şaban'ın "ben bu adamı bir yerden tanıyorum" dediği adam, sahte kabadayı'da masadaki mafya babası rollerinde oynamıştır.

bu filmlerin hepsinin yapımcısı da, yahya kılıç'tır. dündar kılıç'ın ağabeyidir. arzu film'de boş senetleri bulunan kemal sunal'ı deyim yerindeyse kurtarmış, natuk baytan filmlerinin de yapımcılığını yapmıştır.

ayrıca, herkes atla gel şaban filmine dikkat çekse de daha önce çekilen gerzek şaban filminin içerisinde yer alan 2 karakter de şaban adını taşımaz. karakterler osman ve seyfi'dir.

izlediğimiz ve okuduğumuz her şeyin ana teması senaryo yazma rehberi

anonim_kullanıcı_4
merhaba sözlüğün yazma ve okumaya aşık, aydın insanları. bugün, izlediğimiz tüm filmlerin, okuduğumuz romanların ana teması olan, senaryo yazma rehberi'ni adım adım inceleyeceğiz..

öncelikle, bir hikaye senaryo ve roman yazabilmek için, elimizde bir şablon olması gerekiyor. bu şablonun yerlerine hayal gücümüzdeki tasarımları yazarak bir senaryo ortaya çıkarıyoruz.. peki neye göre?

ben bugün size kompleks bir film olan yüzüklerin efendisi/hobbit serisi ile ilkokulda öğrendiğimiz en basit kırmızı başlıklı kız hikayesini karşılaştıracağım. önce teorik bilgilerini verdikten sonra, olayları ve kahramanları şablonda yerine oturtacağız ve bu sayede hiçbir şeyin aslında rastgele olmadığını anlamış olacağız.


1. bölüm karakter oluşturma
bir senaryo yazarken, ilk olarak bir ana karakter oluşturmamız gerekir. bu tek bir kişi olmayabilir, kompleks senaryolarda birden çok kişiler aileler, çift karakterli insanlar hayvanlar hayali kişiler olabilir. olaylar hep bu ana karakterlerin başından geçecektir. ana karakterimizin/karakterlerimizin öncelikle yaşı cinsiyeti mesleğini nerede oturduğunu belirliyoruz. ve kesinlikle karakterimizin bir eksikliğini zayıf yönünü, yapamadığı korktuğu eksik tarafını da yazıyoruz. bu sayede hikayemizi daha kompleks ve zihinde canlandırabilir bir şekle sokuyoruz..
unutmayalım ne kadar çok detay ve özellik o kadar inandırıcı ve sürükleyici bir hikaye demektir. burada tek dikkat edilecek şey, karakterin bir eksik özelliğini de kesinlikle belirtmemiz gerekir..

2. bölüm zaman ve mekan oluşturma
karakterimizin özelliklerini belirledikten sonra ikinci bölüm olarak bu kişinin hangi çağda ve hangi zamanda tam olarak nerede yaşadığını yazıyoruz. yaşadığı bölgenin özelliklerini mutlaka detaylandırarak yazmamız gerekiyor ki, okuyucu ana karakter ile mekan arasında bir bütünlük kursun. okuyucu ana karakter ile yaşadığı bölgenin arasında bir bağ kuramazsa hikaye eksik kalır. anlam bütünlüğü kaybolur,

3. bölüm hayat amacı, gaye ve başarmak istediği şey
üçüncü bölümde ise hayattaki amacını yazıyoruz. ne yapmaya çalıştığını, ne olmak istediğini gayesini belirliyoruz. yalnız burada, hikayenin okuyucuyu beklenmedik yönlerden çok fazla vurmamak gerekir. okuyucunun ana karakter tarafını tutması için, karakterin hayattaki amacı stabil olmalıdır. stabil bir amaç her zaman okuyucunun gözünde güven sağlar, ayrıca hikayenin ilerleyen dönemlerinde gelişecek olaylar için mükemmel bir bağdır.

4. bölüm bu amacı yapmaktaki engel zorluk
karakterimizin artık adı, hangi çağda yaşadığı ne yapmak istediğini belirttik. 1. bölüme geri dönelim, karakterimiz için bir eksik nokta belirtmiştik. işte bu eksik nokta karakterimizin hayattaki bu amacını gerçekleştirmesinde bir engeldir. bunlar düşmanlar olabilir, veya ana karakterimizin de peşinde olduğu hayat amacını isteyen başka bir rakip olabilir. bu engel onun hayattaki bu büyük amacı için yolundaki en büyük taştır. bu taşı kaldıracak olan, da akıl hocası dediğimiz ana karakterimizin tam zıddı kişidir.

5. bölüm akıl hocası ve yardımcı karakterin özellikleri
ana karakterimizin hayattaki bu büyük eksikliğini, hikayeyi kompleks hale getirmek adına akıl hocası veya yönlendiren kişi dediğimiz sorunu problemi çözecek kişi veya kişiler vardır. bu yardımcı karakterler, her zaman bir insan olmayabilir. yazar bu karakterin eksikliğini, başından geçecek bir olay ile de değiştirebilir. önemli olan şey, bu amacı gerçekleştirmedeki karakter eksikliğinin bir şekilde giderilmesidir. bu karakterler, ana karakterimize destek veren kişilerdir.

6. bölüm hikayenin olumlu veya olumsuz sonu
artık karakterimiz, akıl hocasından ve dostlarından destek alarak amacını gerçekleştirmeye yönelik bir dizi maceraya çıkacaktır. bu maceraya çıkma ''güvenli bölge'' dediğimiz ana karakterin evinden yurdundan güvendiği kapandığı alandan dışarı çıkması ile gerçekleşir. ana karaktere bu maceraları yaşatırken, mutlaka güvenli bölgesinden veya güvenli bölge dediğimiz düşüncesinden dışarı çıkarmamız gerekir. çünkü güvenli bölgede yaşayan insanların hayatları rutindir. rutin hayatlarda macera yaşanmaz ve inandırıcı olmaz. karakter, güvenli bölgesinden dışarı çıkacak ki, hiç bilmediği bir dünyada hem yazar çevreyi süsleyebilsin hem de karakter maceraları yaşayabilsin. insanın macerası sokağa adım attığında başlar. evde hiç kimsenin başına hiçbir şey gelmez. bu güvenli bölgeden dışarı çıktıktan sonra kahramanımızın başına birtakım olaylar gelir. bu yan ve yardımcı olaylar ile başına gelen bir dizi olaylar bütünü kişi güvenli bölgesinden dışarı çıktıkça artar. rutinin dışında çıkılırsa yeni birşeyer olur. işte burada yazarın hayal gücü devreye girer, kahraman güvenli bölgesinden uzaklaştığı sürece bu maceraların da dozu arttırılabilir. sürekli yeni engellerle, iyi yardımcı roller, kötü engellerle karşılaşabilir. ve sonunda bu engeller aşılır ve kahramanımız amacına ulaşmış olur..

şimdi gelin kırmızı başlıklı kız ile yüzüklerin efendisini karşılaştıralım.
kahramanlarımız: kırmızı başlıklı kız, frodo baggins
kırmızı başlıklı kızın kişilik özellikleri: saf temiz ürkek günlük rutinini her gün geçtiği orman yolunda hiçbir sorun olmadan babaannesine yemek götürmektedir. tek eksikliği biraz saf ve temiz olmasıdır.
frodo baggins kişilik özellikleri: şair bölgesinde yaşayan temiz mi temiz bir kişidir, yaşadığı bölgede suç bile yoktur. ekip biçer sürekli. onun eksikliği ise cesaretsiz ve korkak ve sıradan biri olmasıdır.

hayatlarındaki amaçları: suça karışmadan kötülük görmeden iyi bir insan olarak günlük rutinlerine devam etmek.

günlük rutinin kırıldığı an: kırmızı başlıklı kız, bir gün bilmediği bir orman yoluna sapar. her gün yürüdüğü yoldan başka bir yola girer. güvenli alanından dışarı çıkar. frodo baggins bir gün bir yüzük bulur. ve bu yüzüğü sürekli korkarak saklar. ta ki onun karakter olarak tam zıddı, cesur ve gözü kara gandalf onun kapısını çalıp bir serüvene davet edene kadar. güvenli noktasından dışarı çıkmaya zorlayana kadar.

düşmanlar / akıl hocaları yardımcı karakterler
yüzüklerin efendisi daha kompleks olduğundan birden çok düşman barındırıyor içinde, orglar, goblinler ve diğer yaratıklar. aslında herkes aynı gayenin peşinde yüzüğe sahip olmak. kırmızı başlıklı kızda ise, düşmanlar kurttur. zayıf yön olarak kırmızı başlıklı kızın saflığından yararlanır. onu ormana çeker. ancak ormancı gelir ve kurdu öldürür, kırmızı başlıklı kızı kurtarır. bu çocuklar için basit bir hikayedir. yüzüklerin efendisinde ise, frodonun tam zıddı gandalf akıl hocalığı yapar. elfler ve cüceler ormancı gibi yardımcı karakterlerdir. ormancı sayesinde kırmızı başlıklı kızın kurtulması gibi, elfler ve cüceler sayesinde de frodo kurtulur...

burada kompleks karakter oluştururken, kullanacağımız bazı parametreler vardır mesela. çok zeki, çok akıllı bir karakterin sosyalliği her zaman düşüktür. arkadaşı dostu çok azdır. çok korkak bir karakterin yönlendirdiği çok insan vardır, bu yüzden, daha sosyaldir. fazla cesur olan bir karakter daha yalnızdır. gibi gibi gibi türetilebilir....
aslında izlediğimiz her şeyin temeli budur. türk sineması, yabancı sinemalar, romanlar hikayeler masallar vs vs. bunları kaliteli yapan şey, ustaca planlanmış, ve bu küçük detayları iyi bilen yazarların biraz hayal gücünü kullanarak konuları çeşitlendirmesi, seyirciyi okuyucuyu ters köşe etmeyi ve özellikle mizahı iyi bilmesinden kaynaklanır.. okuduğumuz her şey parçaladığımızda birbirinin aynısıdır..
umarım siz sözlük yazarlarından da, bu kurallara uyarak güzel hikayeler oluşturursunuz, hep birlikte okuruz..

okuyup bana sabrettiğiniz için teşekkürler...

geçmişin yarattığı sahte güzellik yanılgıları ve geçmişe özlem arzusu

anonim_kullanıcı_4
girizgah: bu yazıda geçmişe duyduğumuz iyimser tarafın ve ona karşı duyduğumuz özlemin nedenlerini hep beraber anlamaya çalışacak, günümüzü eski yıllara göre eleştirme duygusunun kaynaklarına inmeye çalışacağız...

hepimiz için çocukluğumuzun şarkıları, çocukluğumuzun ünlüleri, bayramları, meyveleri sebzeleri, ve hayatı çok güzeldir. hepimiz nerede o eski bayramlar, yılbaşılar, nerede o eski şarkılar deriz. eğer çocukluğumuzda çok travmatik bir olaya maruz bırakılmadıysak, hepimiz için ömrümüzün en güzel zamanları onlardır. 90'lı yıllarda 70'li yılların en güzel zamanlar olduğunu, 2000'lerde 80'lerin en güzel zamanlar olduğunu bugün ise 90'lı yılların şarkılarının ünlülerinin günümüzden kaliteli olduğunu düşünüyoruz.. hatta önümüzdeki 2030'lu yıllarda 2000'ler yani bu günler övülecek ve en güzel zamanlar olduğu düşünülecek.

bununla ilgili bilimsel olan en büyük çalışmalardan biri de carnegie mellon üniversitesinde yapıldı. 1940 ile 1992 arasinda dogan deneklere 2010 yilinda piyasaya cikan filmlere 9 uzerinden puan vermeleri istendi. sonra ayni deneklere liseden mezun olduklari yıllarda piyasaya cikan filmlere yine 9 uzerinden puan vermeleri istendi ve sonuç, denekler liseden mezun oldukları yıllardaki filmlere daha çok oy verdiler. daha sonra bu deney o yıllardaki tv programları ile de yapıldı sonuçlar aynıydı. yani kişi büyüdüğü dönemdeki müzikleri tüm dönemler içerisinde en güzel müzik olarak görmekteydi. peki bu nasıl mümkün olabiliyor?

çocuklarda kritik periyot dediğimiz süreçlerde yaşadığı bazı durumlar onlara hayat boyu bağlı kalmalarını sağlıyor. maruz kaldıkları, kültür ve toplum entegreleri sonucunda 'güzellik' algıları göreceli bir hal olmaktan çıkıp, kritik periyotta maruz bırakıldıkları kültüre entegre olmuş oluyor. örneğin kritik dönemde bir çocuğa mavi rengi sevdirmek, ileride pilot veya denizciliğe ilgi duymasına neden oluyor. 1993 yılında morris holbrook ve robert schindler'in yaptığı araştırmaya göre amerikada yaşayan vatandaşlara gelmiş geçmiş en güzel manken ve şarkıcının kim olduğu soruluyor ankete katılanların çok büyük bir kısmı gençliklerindeki şarkıcılara ve mankenleri örnek veriyorlar. 1993 yılında yapılan bu deneyden diğer önemli bir kısım ise, kişilerin ergenlik dönemi şarkılarının en güzel parçalar olduğunu, dönemlerindeki arabaların en sağlam ve en modern arabalar olduğunu, hem müzik ve hem araba kreasyonunun sürekli düşüş gösterdiğini söylemektedir.

1993 yıllarından sonra, morris holbrook ve robert schindler bu araştırmanın sonuna tartışma hipotezi eklediler. onlara göre kişilik tipleri de 3'e ayrılıyordu. bunlar, geçmişe dönük, şimdiki zamana dönük ve geleceğe dönük olanlardı. geçmişe dönük yaşayan kişilikler, ergenliğini yaşadığı dönemlerin en güzel dönemler olduğunu ve o günlerin bir daha kesinlikle geri gelmeyeceğini düşünen insanlardı. bu insanlar günümüzdeki toplumu ve ürünleri sürekli geçmiş ile karşılaştırıp geçmişi yüceltme eğiliminde bulunan insanlardır. güncel zaman kişilikleri ise, geçmişe dönük yaşayan kişilerden daha bağımsız bugün için 'popüler kültür' diyeceğimiz kültür ögelerini beğenen insanlardır. bu tip kişiliklerin geçmişe bağları daha zayıftır. hayattan zevk alma 'anı yaşama' düşüncesine sahip yapıları vardır. son kişilik tipimiz ise, geleceğe dönük yaşayan insanardır. geçmişin ve tarihin bir getirisi olmayacağını düşünen, gelecekte rahat edeceğini ve hayatı sorumluluk ve ideallerini başardıktan sonra yaşayacağını düşünen insanlardır. bu saydığım kişilik özellikleri ile yaşlar ters orantılıdır. geçmişi arzulayan insanlar genelde yaşça olgun, geleceği arzulayan kişiler genelde sorumluluğun alan yeni gençlerdir.

ikinci teoriye göre, anne babaların sürekli çocuklarını korumak ve kollamakla yükümlü oldukları için, çocuğun dünyanın sadece güzel ve iyi yanlarını görmesi nedeniyle geçmişe özlem duymasını açıklar. mesela, bir çocuğun yanında kesinlikle korku hikayeleri, kan vahşet cinayet konuşulmaz. çocuklar hırsızlığa uğramaz, dostları tarafından üzülmez başkalarından sürekli zarar görme tehlikesi içerisinde bulunmaz. bu sebepten dolayı, çocuklar geçmişte döndüklerinde dünya'yı daha temiz daha güzel olarak hatırlıyorlar.
elbette bu teoriye, insanların geçmişte kaybettiği yakınlarına duyulan özlem de dahil edilebilir. geçmişe duyulan özlem kişinin bilincinde, kaybetiği yakını ile bağdaştırılmış olabilir.

üçüncü teorimiz ise, şuan çocukluk dönemini atlatmış bireylerin, büyüdüklerinde yaşıtları ile anlaşabilmesi ve ortak yönlerin ortaya çıkması için, birbirlerine geçmişten örnekler vererek kaynaşabilmesini sağlamaktır. mesela bir kız arkadaşınız var, ya buse 90'larda levent yüksel vardı, horozlu şekerler vardı, sokakta oynardık diyerek geçmişi hatırlatmak üzerinden mutlu ederek yakınlık kurmaya çalışmasıdır. bu yakınlık kurma isteği karşı cinste ' yaşadığım o dönemlerde o mutlulukta tek değilim ' algısı yaratarak mutluluğu paylaştıkça çoğaltır hale getirir.. bu geçmişe özlem duyma arzusu, lokasyon aynı olduğu yerlerde bu sebeplerden kaynaklanıyor olabilirken, ülkesinden çocuk veya yetişkin yaşta ayrılan kişilerin gittikleri yerde yaşadıkları duygu durum depresyon bozuklukları nedeninden de kaynaklanır.

dördüncü teorimiz ise, yine evrimsel ve biyolojik. 2000 yılında yapılan bir araştırmaya göre 5000 kişinin üzerinde yapılan deneyde, deneklerin geçmişe dair yoğunluklu olarak iyi anıları hatırladıkları ortaya çıktı. bu görüşe göre ortaya atılan hipotezde, insanlar geçmişe yönelik psikolojik olarak sağlıklı kalabilmek için geçmişe yönelik kötü hatıralarını bilinçlerinden kaldırdıkları yönündeydi. bu sayede sürekli geçmişteki kötü anılar hatırlanarak beynin içinden çıkılamaz bir girdaptan çıkılmasını biyolojik olarak engellemektedir. buna destek olarakta freud'un savunma ve korunma mekanizmasındaki en önemli faktör olan 'regresyon' örnek verilir. kişi içinden çıkılamaz bir durum ile karşı karşıya kaldığında bir önceki gelişim durumuna geri döner. o şekilde davranmaya başlar.

beşinci teorimiz ise, geçmişe özlem duymamızı egolarımızla özdeşleştirir. bugünün teknolojik, sağlık ve bilimum diğer imkanlarını kişi o dönemde kullanamadığı için kendi yaşadığı dönemi 'en iyi dönem' olarak adlandırır. 'biz en güzel en samimi arkadaşlıkları kurduk en güzel oyunları oynadık en güzel şarkıları dinledik' şeklinde düşünerek, yaşadığı dönemi en güzel dönem diye nitelendirdiği için, kendisini de o dönemde yaşayarak kendisine olan saygısını ve önemli hissetmesini sağlamış olur.

bununla ilgili 2014 yılında amerika'da new jersey'de yapılan bir araştırmada, geçmiş zamanlardaki mutlu anılarını düşünen insanlarla, kendilerine aniden para verilen insanların beynindeki aktivitelerin aynı olduğun ortaya koydu. aynı araştırma kişi geçmişini düşünen insanlarla o yıllardaki hali ile şimdiki hali arasında bağlantı kurulabiliyorsa, kişilerin mutluluğunun arttığı da gözlenmiş. geçmişleri ile, şimdiki halleri ile bağlantı kuramayan insanların daha mutsuz oldukları görülmüş.

yani hepimiz geçmişin güzelliği ve ona yandığımız arzuyu, o günlerin 'gerçekten' muhteşem günler olduğu için değil, yukarıda saydığımız, psikolojik ve biyolojik nedenlerle yaşıyoruz. herkes için gençliği en muhteşem yıllar, ortak bir güzellik algısı yerine, herkesin algıladığı güzellik açısından bakmak gerekir..

unutmayalım, hayat kişinin dünyayı algılayış biçimine denir. yaşam bu inanış için sarf edilen çabadır. ölüm ise insanın kıyametidir...
hiçbir şeyi katı dar ve kalıplara sokmayalım, her dönem, nefes aldığımız her saniye, hayat ise biz var oldukça güzeldiir..

geceye bir mustafa kemal atatürk sözü bırak

anonim_kullanıcı_4
atatürk, kendisi hakkında şöyle bahseder;

İki Mustafa Kemal var. Biri ben, fert olan, fani olan Mustafa Kemal. İkinci Mustafa Kemal'den ise ancak "Biz" diye bahsedebilirim. Yani sizler, çalışan köylü, uyanık, münevver, milliyetperver vatandaşlar... İşte o Mustafa Kemal ölmez.

Çocukluğumdan beri bir tabiatım vardır, oturduğum evde ne ana, ne kızkardeş, ne ahbapla bulunmaktan hoşlanmam. Ben, yalnız ve bağımsız olmayı, çocukluktan kurtulduğum günlerden başlayarak daima tercih etmiş ve sürekli olarak öyle yaşamışımdır. Tuhaf bir halim daha var: Ne ana -babam çok erken ölmüş-, ne kardeş, ne de en yakın akrabamın, kendi tutum ve düşüncelerine göre, bana şu veya bu tavsiye ve nasihatta bulunmasına tahammülüm yoktu..

Benim adım 'çok içer' diye çıkmıştır. Filhakîka ben, öteden beri içerim. Fakat istediğim zaman bunu keserim; karıştırmam. İçki, sâdece benim keyfim içindir. İçki yüzünden vazîfemi bir an geri bıraktığımı hatırlamıyorum. Daha gençken, manevralara çıkılmadan önce, muhabbete dalarak sabaha yakın zamanlara kadar içsek bile ben, bazen uyumadan saatinde vazîfem başına gider ve görülecek işi bir dakika geri bırakmazdım. İçki ve vazife, iki ayrı şeydir. Birbirine dokunacak yerde vazifeyi elbette keyfe tercih etmeli, içkiyi behemehâl kesmeli.

pedofili ve istismarın birbirinden ayrımı

anonim_kullanıcı_4
pedofili hakkında çok fazla yanlış bilinen şeyler var. bunların ayrımı birbirinden nasıl yapılmalıdır?
bu yanlış bilgiler psiikolojik rahatsızlıkları sadece nekrofili ve pedofiliden ibaret gören mi dersin, pedofiliyi sadece 13-18 yaş grubu arasında zanneden mi dersin. hastalıktır diyen mi dersin. bu konu sizin bildiğiniz gibi değildir....
sakin kalabilenere bu konuyu açıklamaya çalışayım..


- - - uyarı: ülkemize çocuk istismarı bir suçtur. - - -

ülkemiz içerisinde, pedofili dediğimiz şey 18 yaş altındaki kimselere ilgi duyan insanlara denir. (5237 sayılı tck'nun 6545 sayılı yasanın 59. maddesi gereği 18 yaş altındaki herkes çocuktur). bu durumda liselilere ilgi duyanlar, 17-19 yaş arasında geçen duygusal ve cinsel ilişki, çocuğun duygusal ve cinsel olarak istismar edilmesi hükmünce resmen pedofili sayılmaktadır.
şimdi işin kanuni kısmını bir kenara bırakalım.

tanım gereği pedofili 0-13 yaş arası çocuklara ilgi duyanları kapsar. 11-14 yaş aralığındaki çocuklara ilgi duyanlara ise hebeophilia denir. 15-19 yaş arasındaki kitleye ilgi duyanlara ise ephebophilia deniyor. ancak ülkemizde aile rızası ile evlenme yaşı 16'ya kadar çekildiğini düşünürsek, pedofili midir? değil midir, tartışmaya açık bir konudur.

yabancı ülkelerde cinsel birliktelik yaşları 14'e kadar düştüğünü biliyoruz. ayrıca pedofili'li bireylere biz pedofili diyoruz onlar kendine kendinden küçüklere ilgi duyan bireyler - Minor Attracted Person yani kısaca ''map'' diyorlar. günümüzde amerika'da lgbt'li bireyler arasına yer edinmeye çalışıyorlar. ancak lgbt bireyler onları ısrarla dışlıyorlar....

pedofili bir hastalık değildir. en azından bizim bildiğimiz bütün nörolojik bilgilere göre hastalık değil, homoseksuellik gibi doğuştan gelir. kişi sonradan bunu seçemez. çocuk istismarı ile aynı anlama gelmemektedir. bakın bu ülkemizde çok karıştırılan şeylerdir. çocuk istismarı ile pedofili aynı şey değildir. 17 yaşındaki bir erkekle 50 yaşındaki kadın ilişkisi, 15 yaşında bir erkekle 20 yaşındaki bir kadın ilişkisi pedofili değildir...

17 yaşındaki bir kadın kolaylıkla 25 yaşında gibi olgun görnebilir. ne yapalım 17 yaşında, 18'ine bastığı gün kıza vahiy mi inecek suç değil mi diyeceğiz. bu mantıksızdır. zaten bu pedofili değildir. bu yasalarımızca istismara girer. ergenliğe girme ile pedofili değişken olur, tartışmaya açılır hale gelir.
pedofiliyi, tıbbi olarak tanımlayabilmek için 6 ay gibi bir sürede kendini tekrarlayan cinsel arzular bulunması gerekir. pedofili olan kişiler, devamlı olarak çocuklara ilgi duymaktadırlar. yani bizim çoğunlukla gördüğümüz 50 yaşındaki adam, 10 yaşındaki kıza tecavüz etti gibi haberler pedofili değildir. hatta hiçbir şekilde çocuklarda istismarda bulunmamış pedofililer bile bulunmaktadır.....

pedofiliyi tıbbi olarak incelersek
pedofili'nin kişinin beyni üzerinde bazı yapısal bozukluklara yol açtığı tespit edilmiştir. pedofilisi olanların beyinlerindeki santral striyatumdaki gri maddede hacimsel azalma meydana getirir ve sonuç olarak kişilerin beyinlerindeki ödül mekanizması bozulur. bu sayede bozulan bu nörolojik değişiklikler beyindeki ''duygu'' değil ''dürtüleri'' etkiler.
ancak bir çok psikososyal rahatsızlıklar gibi pedofilinin de kesin olarak bir tedavisi yoktur. eşcinsellik gibi ömür boyu devam eden bir meseledir. bir yönelimdir. tıbbi tedavisi için düşük vakalarda cinsel aktiviteyi azaltmak için SSRI ilaç grubu yani antidepresanlar verilir. daha şiddetli boyutlarda olan vakalarda testosteron düşüren ilaçlar verilmektedir.

burada dikkat etmemiz gereken, çocuğun cinsel istismarı ile pedofilinin birbirinden ayrı şeyler olduğunu anlamaktır. 14 yaşının altındaki bireylere cinsel istismar suçtur. burada konu kime çocuk, kime rıza sahibi diyebildiğimizdir. şuana kadar bildiklerimizin tamamı bizlere, pedofilinin hayat boyu devam eden bir mesele olduğunu, ve tedavi edilemediğini belirgin bir şekilde ortaya koymaktadır.

konunun daha ileri okumalarını, biyolojik yatkınlık, İnternet ve Çocuk ve Ergenlerin Cinsel İstismarı, Pedofili ile Birlikte Bulunan Psikiyatrik Bozukluklar ,Çevresel ve Sosyal Faktörler
Nöroanatomik Teoriler, Pedofilide Kişilik Özellikleri, Pedofilinin Sınıflandırılması, klinik özellikleri, psikoterapi, gibi bu ileri okumaları paylaşmayacağım şimdilik.. ileride vakit olursa, çok daha detaylı bir inceleme yazısı yazarım

insülin direnci

anonim_kullanıcı_4
hariçten gazel okumak yerine, konuyu anlatalım.
format icabı tanım: insülin direnci, vücuttaki şekeri kontrol etmek için salgılanan insülinin etkisini göstermesindeki zorluk olarak tanımlanabilir. Normal şartlarda vücut şekeri 1 ünite insülin ile kontrol altına alabiliyorken, insülin direnci olan kişilerde vücut 2-3 ünite insülin salgılamak durumunda kalır. İnsülin direnci arttıkça, şeker kontrolünü sağlamak için insülin de artmış olur. Bu da vücutta gereğinden fazla insülin salgılanması anlamına gelir. insülin arttığında da, vücutta gereğinden fazla yağ birikmiş olur.''

şimdi gelelim insülin dediğimiz salgının temelde olayına, insülinin görevi yediğimiz içtiğimiz her şeyin (başta şeker olmak üzere) bu besinleri hücrelerimizin içerisine yüklemek transfer etmek sokmaktır. insülin dediğimiz salgı hücrelerimizin içerisine besini yakıtı koyacak ki, bunu harcayacak olan kaslarımız hareket etsin. insülin salgısı hakkında yanlış bilinenler ise, sadece obeziteye neden olduğudur. türkiye'deki obezite rakamı %30'dur. ancak bu obezite içerisinde insülin direncine bağlı olmadan obezite hastalarının oranı çok düşüktür. hatta ve hatta 18-25 yaş arası gençlerde hiçbir aşırı kilo olmadan, normal insanlardan bile daha zayıfken, insülin direncine yakalanan hastalar vardır. bu hastalar, obezite olmadıkları halde obezite komplikasyonları verebirler, bu komplikasyonlar obezitede çok görülen kanser, damar sertliği, hatta vücuttan bir organın geri dönülemeyecek şekilde ayrılmasına (amputasyon), karaciğer yağlanmasına, hipertansiyona sebebiyet verebilmektedir. yani hiç kilo almamış gençler bile insülin direncine sahip olabilir.

şimdi olayı daha makinesel şekilde anlatmak gerekirse, akşam yemeğimizi yedik, ve insülimiz tavan yaptı. bu besinleri sindirmek istiyoruz ki enerji toplayalım. bu esnada şekeri hücrelerin içine bir türlü sokamıyoruz. insülini salgılatan pankreas, madem bu kadar insülin ile girmedi, ben biraz daha salgılatayım diyor. ve iki üç dört ünite daha insülin salgılatıyor. damarlarımızın içinde gezinen şekeri bir türlü hücrelere sokamıyoruz. bu şekeri karaciğerin içerisinde depo etmemiz gerekiyor ama olmuyor. daha sonra hastamız, şekeri bir türlü hücrelere sokamadığı için, hastamız kendini yeniden acıkmış hissediyor. bu kısır döngü sürekli devam ediyor. ve daha sonra hiçbir yere sokamadığımız şekeri, vücudumuzdaki yağ dokusu gelin canlar bir olalım misali kandaki bütün şekeri ne varsa emip götürüyor. ve daha sonra, bu yağ dokusu şişiyor şişiyor şişiyor, ve patlıyor. ve kaçınılmaz olarak iltihap kapıyor. kimi zaman bu iltihaplar, bu büyük urlar, kesilip alınıyor. kimi zaman da, kanser, ruh sağlığı bozuklukları, depresyon, damar sertliği yapmaya başlıyor. vücutta bulunan bu bozukluklar, insülin direncini daha da arttırıp. hastayı tamamen bir kısır döngüye sokuyor.
pek bu insülin direncini arttıran şey neler?
yemekte ilk olarak yediğimi besinler, kuyruk yağı, sakkaroz, fruktoz, yağlar, margarin, tereyağı gibi besinler.. ve bunun yanında depresyon stresin de insülin direncini arttır. bu yüzden, gerginlik, yoğunluk, kavga etmek, tartışmak, ölü zaman geçirmek, çok fazla aç kalmak insülin direncini çok fazla arttıran şeylerdir.
peki nasıl önüne geçilir? insülin direnci durdurulabilir mi?
spor yaparak, ve lifli gıdalar tüketerek insülin direncini bıçakla keser gibi ortadan ikiye ayırabiliriz. bütün öğünlerimizin %60'ını lifli gıdalar ile beslenirsek yani lifli gıdalardan kastımız, kuruyemiş, tahıllar, taze meyve sebzeler lahana avakado ne isterseniz. ama mutlaka her öğünümüzde lifli gıdalar ile beslenmek zorundayız. lifli gıdaları tükettikçe kandaki şeker oranının emilimini çok daha yavaşlatmış oluyoruz. ve bu sayede sünger gibi emilmesi gereken, şeker daha yavaş şekilde emiliyor. ve pankreasın insülin salgılatmasını da yavaşlatmış oluyoruz. hasta da hayatına kilo almadan, spor yaparak rahat bir şekilde devam edebiliyor...

yeni başlayan kadınlar için oral seks

anonim_kullanıcı_3
*istemiyorsan yapma.
*sırf o istiyor diye yapma.
*cinsel bölgede, kasıklarda karnabahar benzeri siğiller varsa yapma ve oradan uzaklaş.
*oral seksten hemen önce dişlerini fırçalıyorsan kanatmamaya özen. Açık yara, hastalık etmenleriyle buluşmanı kolaylaştırır.

Erkeğe yapıyorsan;
*dişini fırçalarken, diş hekimine gittiğinde vb ağzını açtığında öğürüyorsan başlangıç için sadece penis başıyla ilgilen. (bkz: Gag refleksi)
*ağzının dışında kalan kısmı bir elin kavrayıp başınla senkronize aşağı yukarı hareket ettirebilirsin.
*çene eklemlerin yorulursa (özellikle kalın peniste) sadece dilini kullanarak ya da elinle devam ederek küçük bir mola verebilirsin.
*dişlerinle penisi rendelememelisin. Belki dudaklarını içe kıvırıp dişlerinden koruyabilirsin. Dikkat et dudaklarının iç kısmını dişlerin kesmesin.
*partnerin hoşlanıyorsa oral seks sırasında testisleriyle, perine veya anüs ile oynayabilirsin.
*arada partnerinin yüzünü izlemek keyifli olacak. Yüzü kasılacak, rengi değişecek, belki dudağını ısıracak. O anları kaçırmamaya bak.
*ağzında daha sert ve damarlı hale gelecek. Dilinle nabzı hissetmeye çalış. Adamın kalbi ağzında atıyor. Yaptığın şeyin gücünü hisset.

Ekleme: ağzına boşalmasını istemiyorsan ya da ağzınıa boşalmasını istiyorsan ancak yutmak istemiyorsan önceden söyle. Ağzın dolu banyoya koşmak yerine yanında peçete bulundur.

Kadına yapıyorsan;
Sana nasıl yapılmasını istiyorsan öyle yap.. Kıps

Daha önce sana da yapılmadıysa;
*Dilini büyük dudakların iç kısmı, küçük dudaklar ve klitoriste gezdir. Uyguladığın Şiddet, basınç ve sıklığı değiştir.
*partnerini gözlemle. Bacakları kasıldığında, başından bastırdığında daha fazla keyif aldığı yerlerdesin demektir.
*arada dilini veya parmağını vajina girişine yerleştirebilirsin.
*eğer sırt üstü ise başlamadan önce partnerinin belinin altına bir yastık koymak sana kolaylık sağlar.

nintendo switch

arsenikiskyla
nintendo'nun geliştirdiği ev-el melezi konsol.



konsolun oyun fiyatları insanın canını yakmaktadır. çünkü en ucuz oyunu ortalama 300 tl'dir. fifa 19, zelda, kirby star allies gibi konsolun tadını çıkarabileceğiniz 3 oyun ortalama 1.000 tl'dir.

ama her şeye rağmen bence şu an üretilen en güzel konsoldur ve çok yakında xbox'ı satıp alacağımdır.


neden bekliyorsun?


bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?

üye ol