(bkz: nick karakter uyumu)
balık olup okyanusun kilometrelerce derinlerini görmek, ışığın artık erişemediği eşiğe varıp karanlık yerde yola devam etmek isterdim. orada bir sürü değişik canlı türleriyle karşılaşırdım. aynı şekilde yol boyunca da en büyük balina veya köpek balığı türlerini canlı gözlerle görmüş olurdum.
ha balık hafızam sağ olsun bunların hepsini kısa sürede unuturdum, orası ayrı.
ha balık hafızam sağ olsun bunların hepsini kısa sürede unuturdum, orası ayrı.
benim için her şeyin başı iç huzur. daha flörtleşirken dahi negatif enerjisini dokunduğu yer yere bulaştıran, benimle beni tanımak için değil bir şeylere dert yanıp söylenmek için konuşan, iyi şeylerden bahsetmeyip sürekli kötü şeylerden bahseden oldu mu soğuyorum. ibreyi olumlu şeylere çevirmeye çalışmak da sohbeti dümen kavgasına çeviriyor. baktım gidişat bu, kapıları kapatıyorum.
eskiden bir şekilde idare eder katlanırdım ama belli bir yaş ve birikimden sonra uğraşasım gelmiyor.
eskiden bir şekilde idare eder katlanırdım ama belli bir yaş ve birikimden sonra uğraşasım gelmiyor.
alarmla uyandırılma sonrası yatakta 10 15 dk vakit geçirmeyi sürdürerek. tavanı izleme, fikir jimnastiği, dünün ve günün mini bir kritiği eşliğinde. afyonum geç patlıyor maalesef.
ana akım pornodan sıkılmış biri olarak arada bir hoşuma giden tür. hareketler, sesler, beden dilleri her şey doğal. ezbere yapılan bir şey yok. pornhub amatör için gayet yeterli bir kaynak. reddit de bazen fena değildir.
96'lı olmasına karşın görünüş olarak en az 10 yaş atan kadın oyuncu. tamamen yapay, estetik. benlik değil.
ispanyol turistlere özel döviz bürosu sahibi.
bir ilişkinin içine hesap kitap girerse çıkar da girer. çıkar girince materyalist bir alışverişe dönüşür. karşındaki kişiyi "olduğu haliyle" yaşamayı bırakırsın. sana verdiği şeyler için (sürekli ilgi, statü, konfor) yaşar hale gelirsin. ve bir süre sonra stratejini üzerine kurduğun o çıkarlar zedelenince veya azalınca da ilişki bitmek üzere yokuş aşağı inmeye başlar.
böyle düşününce aklıma hep eskilerde, başlarına ne gelirse gelsin bir kere bile boşanmayı aklından geçirmemiş, onlarca yıl evli kalabilmeyi başarmış çiftler geliyor. epey eski günlermiş.
böyle düşününce aklıma hep eskilerde, başlarına ne gelirse gelsin bir kere bile boşanmayı aklından geçirmemiş, onlarca yıl evli kalabilmeyi başarmış çiftler geliyor. epey eski günlermiş.
sevebilirsiniz. sadece onların anlayacağı veya bileceği şeyleri danışabilirsiniz. fikirlerini veya iç dünyalarını keşfetmek için bol bol sohbet edebilirsiniz. bu şekilde vizyonunuz da açılmış olur ve kimi konularda empati kurma şansına erişebilirsiniz.
sık sık mature ile karıştırılan tanım. milf 30-50 yaş arasında bir anneyi tanımlamak için kullanılıyor. orta yaş ve üstü, fizik ve karakter olarak olgun olan kadınlarsa mature tanımına giriyor. dışarıda gözüne takılan her olgun kadına milf diyen hemcinslerime üzülüyorum bazen.
ayrıca bir kadının anne olmasının neden cazibesini arttırdığını hiçbir zaman anlayamayacağım. zannımca pornografiyle oluşan bir algı.
ayrıca bir kadının anne olmasının neden cazibesini arttırdığını hiçbir zaman anlayamayacağım. zannımca pornografiyle oluşan bir algı.
(bkz: ilk taşı günahsız olanınız atsın)
ahlak çöküntüsü edebiyatı yapmayayım. ama eğer toplumda böyle bir duyarlılık varsa, insan ister istemez orospulara olan ilgide de bir düşüş bekliyor. umarım kimse bu iki yüzlülüğün pençesinde değildir.
ahlak çöküntüsü edebiyatı yapmayayım. ama eğer toplumda böyle bir duyarlılık varsa, insan ister istemez orospulara olan ilgide de bir düşüş bekliyor. umarım kimse bu iki yüzlülüğün pençesinde değildir.
eski klasik filmlerde kavga ederken birden durup sonra birbirlerinin dudaklarına yapışan çiftler bunlardan mı oluyor şimdi?
çevremdeki kimi erkekler üzerinden şöyle diyeyim:
heyecan, macera, yaramazlık olsun diye aldatanlar da var. yeni bir kadın keşfetme, kendini riske atma heyecanı, onlara çekici gelen şeyler bunlar. sonra akşam eve döndüklerinde eşlerine sarılarak, aşkım benim modunda dizi izliyorlar.
ha bana göre uçkuruna yenik düşmenin bir başka kılıfı bu. aldatmanın farklısı, değişiği yok. kendilerine gösterdikleri bu üstün anlayışı yiyorsa eşleri 'macera' yaşadığında da göstersinler.
not: açık ilişkiyi ayrı tutuyorum. ortada öyle bir anlayış varken zaten kimse diğerinden hesap sormuyor. o yüzden başkalarına hiç düşmez.
heyecan, macera, yaramazlık olsun diye aldatanlar da var. yeni bir kadın keşfetme, kendini riske atma heyecanı, onlara çekici gelen şeyler bunlar. sonra akşam eve döndüklerinde eşlerine sarılarak, aşkım benim modunda dizi izliyorlar.
ha bana göre uçkuruna yenik düşmenin bir başka kılıfı bu. aldatmanın farklısı, değişiği yok. kendilerine gösterdikleri bu üstün anlayışı yiyorsa eşleri 'macera' yaşadığında da göstersinler.
not: açık ilişkiyi ayrı tutuyorum. ortada öyle bir anlayış varken zaten kimse diğerinden hesap sormuyor. o yüzden başkalarına hiç düşmez.
Şapka çıkarıyorum 👌
fransız porno oyuncusu. vücut hatları doğal. israilli oyuncu gal gadot'a benzeteni olur. o minvalde filmi de var zaten. alanında iyidir bence.
edit: gal gadot'la bir tutma yanlışına düşülmesin tabii
edit: gal gadot'la bir tutma yanlışına düşülmesin tabii
berbat geçen bir sezonda seattle sikimsoniks şeklinde yapılırsa eleştiri ve kinaye barındıracak bir seslendirme biçimi.
(bkz: seattle supersonics)
(bkz: seattle supersonics)
iş yerinde sessiz, sakin, çekingen kız vardı. evlendikten sonra çocuğunun olmasıyla geçirdiği dönüşüme tanık oldum. resmen hayatı çocuğu ve onun gelişimini sosyal medyadan paylaşma telaşından ibaret bir hal aldı.
görmemiş, evlendikten sonra sınıf atlayan biri de değildi üstelik. eğitimli, hayatı boyunca istediği hiçbir şeyden mahrum kalmamış, orta üstü seviye bir aile mensubuydu. böyle biri bile bu kadar değişiyorsa ömründe hiç görmediği paraya, şatafata, pohpohlamaya kavuşanların kafayı yemeleri daha anlaşılır oluyor.
görmemiş, evlendikten sonra sınıf atlayan biri de değildi üstelik. eğitimli, hayatı boyunca istediği hiçbir şeyden mahrum kalmamış, orta üstü seviye bir aile mensubuydu. böyle biri bile bu kadar değişiyorsa ömründe hiç görmediği paraya, şatafata, pohpohlamaya kavuşanların kafayı yemeleri daha anlaşılır oluyor.
klinik psikolog jordan peterson'un oldukça popüler lafı.
kendisi genellikle günümüz insanının günlük hayatın akışında takıldığı engeller ve zorluklarla baş edememesi gibi konulara değiniyor. argümanlarından bir tanesi, hayatın gün içerisinde tıpkı bir odadaki eşyaların etrafa dağılması gibi kolayca dağılmaya müsait olması ve kişinin bunu nasıl toplayabileceği yönünde. kendisine göre hayat (aile, ilişkiler, iş, sosyal hayat) sürekli kaotik bir şekilde, bizim kontrolümüz dışında ilerliyor. bu esnada enerjimizi ve zamanımızı bir sürü şeye bölmek zorunda kalıyoruz. eğer düşüncede ve pratikte düzenli biri olmayı başaramazsak, bu bölünme zamanımızı olduğundan daha az verimli geçirmemze yol açıyor. bu verimliliği arttırmanın yoluysa kafadan başlayarak kademeli olarak derli toplu bir hayata sahip olmak. "dağınık şeylerden" kurtularak sadece sorun çözen veya süreçleri ilerleten şeylere odaklanmak.
meşhur sözüne tam bu noktada değiniyor: "eğer sabah evden çıkmak için hazırlanırken odanda telefonunu bulamıyorsan, çantanı toplamak fazlaca zamanını alıyorsa günün geri kalanı da aynı dağınıkla ilerler." savunduğuna göre derli toplu olmayan bir iç dünya ve ev hayatı insanı disiplinli olmaktan uzaklaştırıyor. bu disiplinsizlik plansızlık, organizasyonsuzluk, odaklanamama, tutarsızlık gibi yan etkilere yol açıyor. tüm bu negatif unsurlar da aile, iş, ilişki gibi konularda çözülemeyen, doğru karar alınamayan bir sarmala sürüklüyor insanı.
burada düzenden kastettiği en önemli nokta, aslında disiplin sayesinde zaman verimsizliğinden kurtularak diğer birçok şey üzerine düşünmeye daha çok alan açmak. bir nevi "sağlam kafa sağlam vücutta bulunur" denilebilir.
kulağa klişe veya etkisiz gibi gelebilir ama benim çevrem tam da kendisinin vurguladığı dağınıklık içinde kaybolmuş insanlarla dolu.
kendisi hiçbir şekilde sorunsuz, sakin, dingin bir hayat vaadetmiyor. hayatın öyle olması gerektiğini de iddia etmiyor. tam tersine böyle bir hayatın içindeyken düşünsel, işlevsel olarak nasıl dopdolu geçebileceğini açıklıyor. açıkçası bu ve benzer başka görüşleri benim hayatımda epey etkili oldu diyebilirim.
şuraya video da bırakayım (ingilizce) : https://www.youtube.com/watch?v=vR6-c3j0K_Y
not: teşvik için ms organick'e teşekkürler
kendisi genellikle günümüz insanının günlük hayatın akışında takıldığı engeller ve zorluklarla baş edememesi gibi konulara değiniyor. argümanlarından bir tanesi, hayatın gün içerisinde tıpkı bir odadaki eşyaların etrafa dağılması gibi kolayca dağılmaya müsait olması ve kişinin bunu nasıl toplayabileceği yönünde. kendisine göre hayat (aile, ilişkiler, iş, sosyal hayat) sürekli kaotik bir şekilde, bizim kontrolümüz dışında ilerliyor. bu esnada enerjimizi ve zamanımızı bir sürü şeye bölmek zorunda kalıyoruz. eğer düşüncede ve pratikte düzenli biri olmayı başaramazsak, bu bölünme zamanımızı olduğundan daha az verimli geçirmemze yol açıyor. bu verimliliği arttırmanın yoluysa kafadan başlayarak kademeli olarak derli toplu bir hayata sahip olmak. "dağınık şeylerden" kurtularak sadece sorun çözen veya süreçleri ilerleten şeylere odaklanmak.
meşhur sözüne tam bu noktada değiniyor: "eğer sabah evden çıkmak için hazırlanırken odanda telefonunu bulamıyorsan, çantanı toplamak fazlaca zamanını alıyorsa günün geri kalanı da aynı dağınıkla ilerler." savunduğuna göre derli toplu olmayan bir iç dünya ve ev hayatı insanı disiplinli olmaktan uzaklaştırıyor. bu disiplinsizlik plansızlık, organizasyonsuzluk, odaklanamama, tutarsızlık gibi yan etkilere yol açıyor. tüm bu negatif unsurlar da aile, iş, ilişki gibi konularda çözülemeyen, doğru karar alınamayan bir sarmala sürüklüyor insanı.
burada düzenden kastettiği en önemli nokta, aslında disiplin sayesinde zaman verimsizliğinden kurtularak diğer birçok şey üzerine düşünmeye daha çok alan açmak. bir nevi "sağlam kafa sağlam vücutta bulunur" denilebilir.
kulağa klişe veya etkisiz gibi gelebilir ama benim çevrem tam da kendisinin vurguladığı dağınıklık içinde kaybolmuş insanlarla dolu.
kendisi hiçbir şekilde sorunsuz, sakin, dingin bir hayat vaadetmiyor. hayatın öyle olması gerektiğini de iddia etmiyor. tam tersine böyle bir hayatın içindeyken düşünsel, işlevsel olarak nasıl dopdolu geçebileceğini açıklıyor. açıkçası bu ve benzer başka görüşleri benim hayatımda epey etkili oldu diyebilirim.
şuraya video da bırakayım (ingilizce) : https://www.youtube.com/watch?v=vR6-c3j0K_Y
not: teşvik için ms organick'e teşekkürler
Jordan'i da bebeklerim listesine ekledim 😄
o zaman ne mutlu ona, ne mutlu sana :)
ben senin vokal tonunu, blues'a kaçan gitarlarını, paslaşmalı solonu yerim.
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?