confessions

deniz ayısı

kapalı hesap Yazar -

  1. toplam entry 398
  2. takipçi 9
  3. puan 9966

oral seks yaparken sakın ağzıma boşalma diyen kadın

deniz ayısı
Seks sırasında belki de en sevilmeyen şey '-me, -ma' ekleridir. Şu güzel ortamı genelde bozar, heves kaçırır, libido sündürür, soğutur. O nedenle bu tarz, taraflardan birine hitap etmeyen bir aksiyonu def etmenin en güzel yolunun olumsuzluk eki yerine yönlendirme olduğunu düşünüyorum.
Mesela ağza boşalmasını istemiyorsanız ya sonlara doğru manuele geçip başka bir lokasyona yönlendirin ya da 'şurama boşal' tarzı teşvik edici bir başka cümle kurun. Sizin, örneğin memelerinize, boşaltmaya olan arzunuz erkeği de o yönde heyecanlandıracaktır ve bir soğuma olmadan zevk ile kamşat gerçekleşecektir. aynı şey erkekler için de geçerli tabii ki. kadın şevkle sizin memelerinizi emmeye başlamış ama siz bu adı batasıca overrated boğa bokundan zerre hazzetmiyorsunuz. yapmanız gereken hemen karıyı altınıza alıp kafasına basıp küsküyü ve- ehm yok, dur. eheh. şey yapın, kadının başını hafifçe bastırarak penisinize doğru yönlendirin misal, ya da dudaklarınıza çekin. 'yalama kızım huylanıyorum ya!' demeyin. bir canlandır bak, kendini kadının yerine koy. ne kadar boktan geliyor kulağa.
'oramı elleme, burama koma, şuramı öpme' rezilliğinden kurtulmanın naçizane yöntemi bu benim açımdan. 'no means no' desek de yataktaki o atmosferi bu tarz şeylerle bozmanın alemi yok. ha tabii bu tür atraksiyonlar çiftler arasında yatak dışında da tartışılıp bir karara bağlanmalı. ya da bağlamayın lan bana ne.
not: bu yazıda hiçbir bdsmci, dominasyoncu zarar görmemiştir. onlar köşede oynuyor zati.
4
master master
Ha yaşa.
odipus odipus
Bir hay yaşa da benden
deniz ayısı deniz ayısı
gururlandım.
fridakahlo fridakahlo
👏👏

kadınların her yattıkları erkekten gen alıp çocuklarına aktarması

deniz ayısı
Öncelikle (bkz: telegoni). Telegoni denilen olay teeee antik yunan zamanından beri varolan bir kavram. Çocuğun babaya tam benzememesi nedeniyle çıkmış olabilir, bilmiyorum. Avrupa'da ırkçılıkla birlikte de gündem olmuş. Mendel kalıtımın kurallarını bulana kadar da inanılmış. Sonra çekinik ve baskın gen kavramları telegoniyi çope atmış.

En son birkaç sene önce bir kısım gazetede manipülatif şekilde haber yapılınca yine gündem olmuştu ve herkes galeyana gelmişti. Buradaki naif yazarların aksine her yerde kadınların tek eşli olması gerektiği düşüncesine bilimsel alt zemin olarak sunulmuş ve kadın üzerindeki tahakkümleri için bahane bulan erkekler de saklandıkları oyuklardan ellerini ovuştura ovuştura çıkmıştı.

İşin aslı ise şu; bir sinek türü üzerinde deneyler yapılıyor. bir kısım erkek sinek güzel güzel beslenip boyut olarak serpiliyor, bunlara taylan diyelim. bir kısım erkek sinek ise zayıf besleniyor, cılız kalıyor. bunlara da kamil diyelim. dişi sinekler (pelinsular) daha gelişme aşamasındayken, yani yavrulayamayacak yaşlarda taylanlarla çiftleştiriliyor. sonra bu dişiler büyüyünce kamillerle çiftleştiriliyor ve yavrulamaya bırakılıyor. oluşan bebelerin biyolojik babası tamamen kamiller olmasına karşın boyutları taylan gibi oluyor. yani ortada genetik bir kalıtım yok, çevresel adaptasyonların iletilmesi var ki bunun nedenini büyük ölçüde taylanlar underage pelinsuları döllerken semen içindeki salgıların, proteinlerin veya bu tarz kalıtım dışı faktörlerin gelişim aşamasındaki oositleri de beslemesine bağlıyorlar. bu durum 'kalıtım'dan çok anneyi etkileyen çevresel etmenlerin fetüs üzerindeki değişikliği olabilir. şeker hastası annenin bebeğinin iri doğması gibi. ha insanlarda bu tarz bir telegoni durumu gösterilmiş değil.

yine aynı zamanlarda bu bakirelik fetişistlerinin kullandığı diğer bilimsel yayın da bazı ölen kadınların beyinlerinde y kromozomlarına ve yabancı dna'lara rastlandığını gösteren bir mikrokimerizim çalışmasıydı. ancak bu konunun da telegoniyle bir bağlantısı bulunmuş değil. bu yabancı dna'lar kadınların vücuduna gebeliklerinde plasenta vasıtasıyla çocuklarından geçiyor ve vücutta oraya buraya yerleşiyor. gelecek çocuklarına aktarma gibi bir olay yok. bu konunun başka bilimsel tarafları var ama konumuz değil.

vel hasıl-ı kelam, bebeğinizin yüzü lise basketbol takımı kaptanına benzemeyecek.

squirting

deniz ayısı
artık bu meseleye niye nokta konulmuyor anlamıyorum. gayet yeterli çalışma ve delil var neyin ne olduğuyla alakalı. daha ileri sorular 'kadının boşalmasının mantığı nedir?' gibi şeyler olabilir anca.
şimdik; kadın boşalmasının iki bileşeni var, birincisi erkeklerdeki prostat bezine denk gelen (klitorisin penisle temelde aynı şey olması gibi) skene bezlerinin salgıladığı salgısı. nasıl ki erkekler boşalırken testisten gelen sıvıya prostattan katkı oluyorsa bu skene bezleri de cinsel ilişki sırasında koyu kıvamlı bir sıvı salgılayabiliyor. hatta prostat masajı ile g-noktası efsanesinin temelde aynı şey olabileceği gibi düşünceler de var. bu bağlamda kadının ejakülasyonu 'hassi..tir lan çok mantıklı' mertebesine yükseliyor. bu skene bezlerinin kanalları üretranın yanlarına açılıyor. ama bu bezlerin sıvısı öyle şelale gibi, bardak bardak fışkıran şeyler değil. bu ejakülasyon çoğu kadında, belki de hepsinde, görülen bir şey. sonuçta az sıvı salgılanıyorsa o kadar sıvı alış verişi olan bir ortamda fark edilmeyebilir. iğrenç, kaygan, yabışak bir yer eheh.

ikinci bileşen ise bildiğimiz idrar. yapılan deneylerde squirt eyleme yeteneğine haiz kadınların cinsi münasebet öncesi ve sonrası idrar, squirt sıvısı, mesane doluluğu falan bakıldığında hem boş mesanenin bile cinsel uyarı sırasında dolduğu ve squirt sırasında tekrar boşaldığı gösterilmiş, hem de squirt sıvısı içinde normalde prostatın salgıladığı bir takım maddelere rastlanmış. yani kadın skene bezlerinden bir ejakülasyon gerçekleştiriyor ama aynı zamanda heyecandan altına da işiyor. böbreklerin niye seks sırasında birden hızlanıp az yoğunlukta bir idrar çıkarmak için bu kadar uğraştığı bilinmiyor. bilmeye değecek bir nedeni var mı onu da bilmiyoruz.

artık bir skörtıla rastladığınızda ne ile karşı karşıya olduğunuzu biliyorsunuz. ona göre önleminizi alın.

yapışık ikizler

deniz ayısı
başka bir başlıktan esinlendim de geldim. öncelikle şöyle bir şey:


bunlar abd'li hensel ikizleri, abby ve brittany. en medyatik yapışık ikizlerdir heralde. yıllarca tv'de gösterildiler, ehliyet almaları, spor yapmaları, sınavlara girmeleri, mezun olmaları vs. şu an sanırım ilkokul öğretmenliği yapıyorlar. tıbbın da biraz ittirmesiyle 29 yaşına geldiler, insanların yabışık ikizlerle alakalı merak ettiği birçok şeyi cevapladılar. ama sinir sistemlerinin nasıl çalıştığına dair bir şey bilmiyoruz, çünkü kapsamlı deney yapılmıyor. omurilikleri ayrı olan bu kızların bir taraf diğerinin kolunu hissetmezken araba kullanmak, klavyede yazı yazmak, düğüm atmak, birbirlerinin cümlelerini tamamlamak veya koro halde konuşmak, konuşurken her iki elin birden katıldığı bilinçsiz jestler yapmak gibi işlemleri nasıl tek kişiymiş gibi yaptıkları bilinmiyor. farkında olmadığımız nöron bağlantıları sayesinde mi yoksa beraber büyümenin getirdiği olağanüstü bir duyu yeteneği midir bu? iki bebeyi koli bandıyla bağlasak aynı yeteneği geliştirebilirler mi?

bu soruların sonunda çıktığı bir yer de cinsel hayatları. bu konuda ne kendilerine soru soruldu, ne de spontane bir açıklama geldi. ama insanların en çok merak ettiği şey de bu aslında. google'a yazınca direkt arama çubuğunda çıkan şeylerden birisi sexuality. cinsel sözlük 'abby ve brittany sorularınızı yanıtlıyor etkinliği' düzenlesin.

yapışık ikizlerin anatomileri türlü türlü. sadece kafadan yapışanlar, sadece tek bir iç organı ortak olanlar vs vs. mesela bu kızların vücutları aşağıya doğru tekilleşiyor, yani tek genital var ve işi ilginç yapan da bu. ayrı kişilikler olarak iki farklı kişilik özelliği sergileseler de tek kişilik düzenek var. birisi mastürbasyon yapmak istediğinde diğeri de otomatik olarak istiyor mu? eğer istemiyorsa sorunlar büyüyor çünkü. biri istemezken diğeri istediğinde durum nasıl oluyor? birisi uyarıldığında diğeri uyarılmazsa vajina kuruyor mu ıslanıyor mu, hangisinden sinirsel emir alıyor? sağ taraf isteyip sol tarafın kolu mastürbasyona girişirse olay kendini tatminden çıkar mı? aralarında bu tür yaramaz fanteziler dönüyor mu? 'eve gidince seni deli gibi parmaklayacam' diye tuvalette birbirlerinin kulaklarına fısıldadıkları oluyor mu mesela? mastürbasyon sırasında birbirleriyle öpüşüp olayı lezbiyen bir aktiviteye mi dönüştürüyorlar?

başka birisiyle olmaya kalkarlarsa ne olur? tek vajinadan alınan sinyaller her iki beyinde farklı mı yorumlanıyor? birisinin istediği diğerinin istemediği bir erkek olsa mesela, bir taraf zevk alırken diğeri kirlenmiş mi hissedecek? ya da yılların getirdiği simbiyotik yaşam bu tarz ikilemleri ortadan kaldırmak üzerine mi adapte olmuştur? bunda da araba kullanırken tek vücut çalışabildikleri gibi beraber mi çalışırlar? bunlarla sevişen erkek otomatik olarak 2 in 1 zevkine mi ulaşır yoksa baldızını incitmemek için şekilden şekile mi girer?

nasıl orgazm oluyorlar? aynı anda? farklı zamanlarda?

belki de vajina anatomik olarak tek bir tarafa bağlı ve diğerinde cinsel zevk diye bir konsept yok? bu da birisinin daha konuşkan ve diğerinin daha ketum olmasını açıklayan bir etken olabilir?

peki gebelik? annelik? daha önce orjinal siyam ikizlerinin aşiret gibi ürediğini biliyoruz ama onlar sadece karaciğeri ortak olan ve karında bir noktadan yapışık, diğer her uzvu ayrı, günümüzde olsa iki bıçak darbesiyle doğumdan sonra ayrılıp normal yaşayabilecek tiplermiş. yani bu hensel ikizlerinin aklımıza düşürdüğü sorularla çok alakasızlar.

bana bir adet standart ikiz, bir de bunları getirseler ve 'birisini seç' deseler bilimsel merakıma yenik düşer ve hensel ikizlerini seçerim. onların beni veya aletimin onları seçip seçmemesi konudan bağımsız.

burhan altıntop

deniz ayısı
Diziye ilk girdiğinde daha derli toplu daha izlenebilir bir karakterdi. Sonlara doğru tüm diziye iğrenç ve yabış yabış bir karikatürleştirme peydah oldu. Kapıcıyla birlikte diziden tiksindirmeye yetti.
Aynı avamlık gülse birsel'in diğer dizisi yalan dünya'da da devam etti. Güzel olabilecek senaryolar abartılı oyunculuklarla heba edildi.

mastürbasyon yaparken yakalanmak

deniz ayısı
Tam yakalanma değil de basılma durumunda misal climaxe yakın bi anda olduysa ve erkek kişisi başarılı bir manevrayla donunu çekebildiyse, o don lastiğinin baskısıyla boşalma evresine geçilebilir. Ve erkek kişisinin bir taraftan fışır fışır boşalırken diğer yandan içeri giren kişinin sorularını idrak etmeye çalışıp mantıklı cevaplar vermeye uğraşması ve kas spazmlarını gizleme çabası tam anlamıyla acınasıdır. Eğer ki içeri giren kişi ana baba kardeşse ortamdaki boktanlık tavan yapar.

antidepresan

deniz ayısı
beyindeki seratonin, norepinefrin gibi bazı nörotransmitterlerin etkinliğini arttırarak işlev gören maddeler. günümüzde kent şekerleme'nin tahtına göz dikseler de asıl kullanım alanı orta-ciddi klinik depresyondur. bunun yanında anksiyete bozuklukları, ptsd, okb, bulimia, kronik ağrı vs gibi durumlarda fayda görüldüğü olur.

biraz bilimsel konuşacak olursak bir çok türü ve farklı farklı etken maddeleri olmakla birlikte en çok kullanılanları selektif seratonin geri alım inhibitörleri (ssri), seratonin ve norepinefrin geri alım inhibitörleri (snri) ve trisiklik antidepresanlardır (tca). ssri'lar görece en az yan etkiye sahip olmakla birlikte her hastanın özelliğine göre farklı moleküller ve/veya molekül kombinasyonları denenir. hatta antidepresan dışı ilaçlar da eklenebilir.

antidepresan kullanmaya başlarken zannımca bilinmesi elzem olan şey, bu ilaçların etkinliğini 1-2 haftadan önce göstermeyecek oluşudur. ilacın işe yaramadığına kanaat getirmek de 4-6 haftayı bulmaktadır. bu nedenle antidepresan tedavisi biraz sabır gerektirir. ilk alınmaya başladığında olumlu etkilerini görmeden huzursuzluk, uykusuzluk veya uyuşukluk, ishal veya kabızlık, sersemlik, sekse uzaktan el sallamaklık, kafam böyle bi acayiplik gibi yan etkilerini görebilirsiniz. bu yan etkilerin çoğu bir süre sonra geçecektir veya azalacaktır, ya da durumunuza göre katlanılacaktır. ama 4 haftadan önce işe yaramadı diye ilaç veya doz değiştirmek pek söz konusu değildir. genel olarak 6 ay kadar kullanımı önerilir. bırakılırken de yoksunluk benzeri bir durum oluşturabilecekleri için zamana yayarak, tedricen doz azaltımı yapılarak bırakılır.

ciddi yan etkilerinden bahsedecek olursak en saçması özellikle 25 yaş altında erken tedavi döneminde intihar düşüncelerini arttırmasıdır. intihar etmek için kolunu kaldıramayacak kadar bunalımda olan gencimiz bu ilaçla birlikte bir miktar kendine gelmeye başlayınca kendini asacak enerjiyi içinde hisseder ve olaylar gelişir. bu nedenle yakından takip etmekte fayda var. ssri alan yaşlılar da tabii ki genç hastalara geçilen bu kıyağa tepkisiz kalmaz ve kanlarındaki sodyumu düşürerek acil servislere misafir olur. trisiklik alanlar da durur mu, hemen kalp ritimlerini bozarak yapıştırır cevabı. bir de seratonine etki eden ilaçları ve/veya sarı kantaronu birbirine iyice katıp karıştıranların seratonin fazlalığından öleyazması var ki evlere şenlik.

böyleyken böyle. psikiyatri biliminin doğası gereği tanı koymadaki esneklik, hastalara ayrılan zamanın azlığı ve eski sevgilinin şu an başkasının altında terliyor oluşunun insana bayaa koyması gibi sebeplerle reçete edilmesinin gittikçe artışı kendilerine olan inancı fazlasıyla sorgulatsa da kanıta dayalı tıpta etkinliği -%100 olmamakla birlikte- kanıtlı olan bir ilaç grubudur. ayrıca salt antidepresan tedavisi yerine psikoterapi (ki bilişsel davranışsal terapinin etkinliği gayet yüksektir), hayat standartlarını değiştirme (majör depresyondaki birine spor yap demek saçma ancak ilaç tedavisinin ilerleyen zamanlarında eklenebilir mesela), yeri geldiğinde elektrokonvulzif terapi ile kombinasyonlar denenebilir, denenmelidir. ancak kendini kötü hissetmeyle ileri seviye klinik depresyonun farkını ortaya koymak gerekiyor ki hapı yutmayalım eheh heheh heh ehm.

sünnet

deniz ayısı
erkeğin pipisindeki sünnet derisi denen, görevi penis başını örtüp nemli tutmak olan buruşuk deri parçasının kesilip oğlan çocuğunu erkeklik mertebesine ittirme ritüeline, dini bir terimi de anlam genişlemesine uğratarak verilen isim. dini ve kültürel bir gelenek olarak yahudilerde, müslümanlarda, afrikalılarda, avustralya ve yeni zelanda yerlilerinde sık olarak görülür. daha seyrek olarak abd, kanada, avustralya yersizlerinde uygulanmakta. ayrıca bunun afrikada yaygın olan kadın sünneti versiyonu var ki onun başlığı açılmış zaten.

her zaman reaktif ateistler ve bilimsel dinciler arasında s.kik sokuk tartışmalara vesile olmasıyla bilinen ama eninde sonunda 'olan oldu, bu saatten sonra yasaklasanız bana ne faydası var?' kırgınlığına meyleden erkek sünnetinde sorular hep 'tıbbi yarar-zarar' etrafında dönüyor. e normal olarak da insanlar bu soruları araştırıp çeşitli kanıtlarla da bir takım sonuçlara ulaşıyorlar, referans olarak gösteriliyorlar falan.

öncelikle enteresan olduğunu düşündüğüm bir kaç durum var. mesela amerikan pediyatri cemiyeti sünneti 'yararları daha ağır basıyor' diye bildiğin öneriyor ama 'rutine de binmesine gerek yok, ailesi seçsin' diye de kendine hakim oluyor. bunun yanında dünya sağlık örgütü de cinsel yolla bulaşan hastalıklara karşı (özellikle dsö'nün başının belası hiv'e karşı) önlem olarak endemik bölgelerde (orta afrika) öneriyor. yani sünnet dünyada da önerilebilen bir şey. bunun yanında sünnetin elzem olduğu anatomik problemler falan da var, onlar konumuz değil. kimse boş yere ortaya sıkmasın.

sünnetin bilinen yararları genel olarak takım taklavatın enfeksiyonlarında azalma, idrar yolu enfeksiyonlarında azalma, std'lerin ve özellikle hiv'in kapılmasında ve taşınmasında azalma, ve hpv'ye bağlı penis ve muhtemelen rahim ağzı kanserinde azalma. hpv konusunda daha az cinsel eşe sahip olmanın rolünü bilmiyorum açıkçası ama hiv konusunda sünnet derisi anatomisinin etkisi mevcut.

zararları ise genelde işlem sonrası enfeksiyon, yapışıklık gibi 'ya tamam bişey olmaz, erkek adamsın' diye geçiştirilebilecek şeyler. eğer sünnetçi kesme işleminde çok büyük bir hata yapmıyorsa (frenulumu kesip atan onun bunun çocukları var) öyle aman aman bir zarara yol açmıyor. bunun yanında tabii ki sünnet derisindeki sinirlerin uçup gitmesi ve penis başının dış ortama maruziyeti sonucu keratinize olup duyarsızlaşması gibi yan etkileri var. ama duyu ve zevk kavramlarının doğası gereği bunların erkek bireyi ne kadar etkilediği hakkında çok da sağlıklı bir araştırma yapılamaz kanaatindeyim. yapılan bir kaç çalışmaya göre seksüel olarak bir bozukluğa yol açtığı gösterilememiş. gösterilse de gösterilmese de bu araştırmalar basit istatistik verileri olacağından kesin bir neden sonuca dayandırılması çok zor olacaktır. örneğin erkekler olarak hiçbirimiz sünnetsiz bir s.kin bir kadının içinde nasıl hissettireceğini bilemeyeceğiz. şimdi aldığımız zevkle onun karşılaştırmasını yapamayacağız. sonracığıma seksten alınan zevk, erken boşalma gibi konular hep multifaktöryel konular. yani bu noktada elimize pek bir şey geçmiyor. ama nöron kaybı ve ciltte kalınlaşma yaşadığımız bir gerçek. sünnetsiz pornocuların penis başlarının nasıl da parlak ve düz yüzeyli olduğuna bakın mesela.

işin ps.kolojik boyutu da var tabii. sokakta pipisi kesilen bizim gibi toplumlarda altta bir takım sorunlar yaratmadığını söylemek zor. ama insanlık tarihinin en eski cerrahi işleminden bahsedince de insan bir irkiliyor. ha belki ortadoğunun bu halde olmasının ve üç din çıkarmasının tek sebebi sünnettir. ama artık yenidoğanlarda anestezi altında haberi bile olmadan pıt diye alınan bir şey olduğu için bu etkiler bertaraf edilebilir.

gelelim yorumlama kısmına. afedersiniz ama, siz benim vücudumdan bir parçayı bana sormadan kesip aldıktan sonra bunun getireceği sekonder faydaların ben ta..

histeri

deniz ayısı
taaaantik medeniyetlerden beri olduğuna inanılan hastalık. kadınların ayılıp bayılması, çarpıntısı, ateş basması gibi belirtilerini kadının rahmine bağlayıp, eski yunancadaki rahim kelimesinin karşılığından bu hastalığı türetmişler. çok uzunca bir süredir (binlerce yıldır) de varlığı kabul görmüş, anlaşılmaya ve rahim üzerinden tedavi edilmeye çalışılmış. günümüze yaklaştıkça da bu durumun rahimle alakası olmadığı, ps.kiyatrik bir durum olduğu anlaşılmış ve en son histeri kelimesinden vazgeçip ps.kolojik sıkıntıların gerçek semptomlar gibi ortaya çıktığı hastalık kategorisi olan 'konversiyon bozuklukları'na dahil etmişler. kadınlarda sık görülmesini kadının gördüğü baskıya bağlayanlar olmakla birlikte tek bir nedene bağlanmayacak kadar çeşitli sosyal statülerde kendini gösterebiliyor. artık tanı olarak kullanılmıyor ama uyumsuz duygusal hareketler gösterenlere ingilizce'de 'hysterical' deniyor veya toplu manyaklıklarda 'mass hysteria' gibi kullanımlara rastlanabiliyor.
ps.kiyatri cemiyetleri bu isimden vazgeçse de insanlar isks gibi yeni tanımlarla bu binlerce yıllık geleneği öldürmemekte kararlı.

burçlara inanan insan

deniz ayısı
Nasıl ki dinlerde yazılı şeyler saçma gelmeye başladıkça tefsir, hadis, sünnet, 'antik arapçada o kelimenin 39. Anlamı da şu' gibi açıklamalara gidiliyorsa bunda da alçağına yükseğine osuna busuna çöreklenirler.
Astrolojinin bilimsel hiçbir dayanağı olmamakla birlikte şöyle bir ihtimal araştırılabilir (araştırılmadıysa); gebelikte maruz kalınan iklim, çevre şartları ileride bebeğin gelişiminde bir şekilde kişilik özelliklerini etkiliyor olabilir. Mesela yengeçlerin ilk trimesteri olan sonbahar dönemindeki hava ısısı veya ortamda bol bulunan zımbırtı çiçeğinin polenleri yüzünden yengeçler şöyle böyle. Ha ama takdir edersiniz ki dünyanın her yerinde bu şartlar farklı ve insanlar da sabit bir yerde yaşamayabiliyor. O yüzden tüm insanlığı zodyaka göre sınıflandırmak biraz abes.
Evren 14 milyar yaşındayken koca koca yıldızlardan kendine pay çıkarmak da sağlam ego istiyor.
1
master master
verdim şukunu.

pedofili

deniz ayısı
pedofili ergenlere ilgi duymak değildir. çocuklara ilgi duymaktır. bu kişilerin beyindeki amigdala, frontal korteks, limbik sistem gibi bölgelerde anormal fonksiyonlar olduğu bilinmekte. genelde şeker ve masallarla hedeflerine ulaşırlar. daha cinsel özellikleri oturmamış ve neyin ne olduğunu bilmeyen bu yaş grubuna ilgi gösterenlere pedofil deriz.
ota boka pedofili demeyi bırakmak gerekiyor öncelikle. 18 yaş altını çekici bulmak hastalıklı bir durum değil. bizim kanunlarımızda 16 yaşına kadar evlilik izni çıkabiliyor, tüm dünyada değişik uygulamalar olmakla birlikte aşağı yukarı aynıdır. hakim izniyle 16, velilerin izniyle 17, kendi istekleriyle 18'i doldurma şartı aranır. bazı ülkelerde kendi istek sınırı daha yüksektir hatta. 22 falan var. dünyada alt sınır da en küçük 14 gibi hatırlıyorum.
cinsel ilişki rüşt yaşı yani age of consent ise daha da düşük. avrupa'da 13 ila 18 arasında değişiyor (bazılarında yaş farkı da gözetiliyor). şimdi tutup da bunlara pedofil mi diyeceksiniz? bizde kişilerden biri 18 üstü olmak kaydıyla ve küçüğün şikayeti halinde 15 üstü 'reşit olmayanla cinsel ilişki' diye suç unsuru oluşturur. 15 yaş altı nolursa olsun 'çocuğun cinsel istismarı'dır. yani kendinize yedirebiliyorsanız aklı başında 16 yaşında çıtır bir lise öğrencisiyle rızası dahilinde s..işebilirsiniz. sonra terkettiğinizde size tersten gösterebilir ama lel.
bu yaş sınırlarının ne kadar bilimsel koyulduğunu bilmiyorum, toplumsal bir araştırma istatistik vs çıkarıldığını sanmıyorum, zaten herkese eşit uyacak bir sınır konamaz ama açıkçası eğitim sistemini ve kendi gençliğime baktığımda gayet geçerli sınırlar bunlar. cinsellilk eğitimi yok bir bok yok zaten. 30 yaşındaki insanlara klitoris öğretiyoruz, doğum kontrol anlatıyoruz.

prolaktin

deniz ayısı
asıl işlevi kadınlarda memeyi emzirmeye hazırlamak ve süt yapımını uyarmak olan, bunun yanında seksüel fonksiyonların düzenlenmesinde de rol alan çok amaçlı hormon. adını da pro (önce) ve lakt (süt; laktasyon, laktoz, laktat) kelimelerinden alır. eğer normal sınırların üstündeyse libido düşüklüğü, kadınlarda adet düzensizliği ve normal dışı süt salınımı, erkeklerde erektil disfonksiyon görülür. normal sınırın altına indiği pek görülmez ancak görülürse de kadınlarda süt verememe, her iki cinste de kısırlık gibi etkiler olur.
son zamanlarda genel olarak depresif, fiziksel aktiviteleri az, seksten pek zevk alamayan insanlarda da ortalamanın altında prolaktin seviyelerine rastlandığı söyleniyor ancak bu durumlar mı prolaktin düşüklüğüne sebep oluyor yoksa prolaktin düşüklüğü mü bizi uyuz hale getiriyor bilinmiyor. zaten bu düşüklük de patolojik bir düşüklük değil. bu tarz ' a olayında b yüksek/düşük çıkmış' diyerek çat diye neden - sonuca ulaşmak 20. yüzyılın ilk yarısında kaldı.

neden bekliyorsun?


bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?

üye ol