confessions

aristo

2. nesil Yazar - Yazar -

  1. toplam entry 148
  2. takipçi 2
  3. puan 5287

çağrı

aristo
elverir ki coşku
haylaz çocuklarını boğazlamasın

avunmak elbette kolaydır
şehri yiğit bir türkü gibi dolaşmak
dağlara destanlar düşünmek kolaydır
hapislere bir sevinç çığlığı gibi düşmek
kızların diri göğüslerinde matbaalarda
ve kongre zabıtlarında dünyayı tazelemek
yeryüzüne depremler düşürmek kolaydır.
çünkü binlerce militanın rüzgarlı macerası
bir kurşun bile değildir namusun mavzerine

gönlün kahpeliğine tutsaksın açıkçası
asıl savaş alanı suskundur arkadaş
sahipsizdir
asıl savaşçılar afyonlu, mütevekkil
öyleyse
şehrin girdabında çalkalanan zulüm
halkın şanlı isyanına işaret değil.
bodrum duvarlarına öfkeli yazıları
tırnaklarınla kazıyorsan da

bulvara dökülen bildiriler
harcanan bunca emek, bunca değer
fokurdayan metal potası
işleyen rotatifler
cesetleri iğnelemek gibi bir şeydir
ve zaman göz kırpıp usulca telaşına
homurdanarak çekip gitmiştir

yani bu
aşağılık bir dramdır artık
çünkü jarjuruna
boş kovanları dolduran adam
en azından
kendinden utanmalıdır

yani yetsin diyorum
şarkılarınızı, şarkılarınızı dağlarıma sürün diyorum
uzatın ellerinizi diyorum
uzatın
tanışalım
helalaşalım.

geldim

aristo
Çıkıp gökyüzünde sökün eyleyen
Şam'da kul Yusuf'u görmeye geldim
Eğildim turaba yüzümü sürdüm
Hakkın divanına durmaya geldim

Nurdan kuşak kuşattılar belime
Hak Muhammed Ali geldi dilime
İnem gidem imamların yoluna
Yusuf'tan bir haber almaya geldim

Pir Sultan Abdal'ım dünyadan göçtü
İdris peygamber de donunu biçti
Suyu suya köpr'eyledi kim geçti
Yusuf'tan bir haber almaya geldim

Yapusu var usul ile yapulu
Hocası var kapusunda tapulu
Bir şar gördüm üç yüz altmış kapulu
Kimini açıp kimini örtmeye geldim

bu değil

aristo
hıncın kan köpüklü kıyılarında
kinle bilenmiştir bu yürek
-ya kavrulup kuruyacak
vurulmuş bozkırın ortasına
atılmış derin kuyulara
olmuş zorbanın maskarası.
ya zehrini içine boşaltacak
ateş çemberinde çıldırmış
ya köpek gözleri uysal ve sadık
ve zari zari
boynunda demir hıç'lar...

değil dostlar
bu değil
silahım
sevdam
umudum
bir forsa değil

hıncın kan köpüklü kıyılarında
kinle bilenmiştir bu yürek
ak günlerin gürül gürül sabahlarında
topraktan fışkıran bir başak gibi
hedefe saplanmış bir kurşun gibi
kan gibi
hayat gibi
kavganın muzaffer uğultusunda.

büyü

aristo
dünyaya
hedefine yönelmiş
namlulardan bakmalısın
kanında fırtınalar dolaşan
bir ihtilal neferi gibi
bereketli bir bahar gibi
etrafına çiçekler saçarak.

gür bir ırmaksın
dağlarda-tepelerde
damarlarımı ısıtan kansın
dünyaya
hedefine yönelen
bir namlu gibi bakmalısın kardeşim
sen esir halkların isyanısın

sen esir halkların isyanısın
binlerce kutbun ortak hedefinde
çıplak
çelik bir hançerdir hayatın
umut
mübarek bir kandildir sende
ve sevda
barış
bereket
durur ellerinin
ellerinin hünerinde.

silah çatan çetelerin öfkesi
hıncı militan yüreklerin
ve namusun
kavganın
hürriyetin
hürriyet fidesi

büyü
bereketli bir bahar gibi
etrafına çiçekler saçarak.
büyü
uzasın ellerin kamboç çetelerine
bolivyadan mitralyözler kuşanıp gelsin
vursun ateşli yüreğine ortadoğu'nun
büyü
tek tek kuşanarak acılarımı
büyü
isyan güllerinin rahminde
bereketli bir bahar gibi
etrafına çiçekler saçarak.

ne demeli şimdi

aristo
Ne demeli şimdi
Bir çiğdemin toprağı yırtışını seyredişim
Göğe mi dokunmalı, ucuna mi körpe filizin
Öyleyse karanlık sokaklarda koştuğumu düşün
Ay gene bir kadın gibi sarkıyorken denize
Dirseklerimle böğrüme gömdüğüm titremeyi düşün
Oradan göğsümü kaplayışını soğuk bir terin
İlk sözcüğü anlamla birleştiren çocuğu düşün
Onun kavradıkça derinleşen şarkısını
Vay perçemle günün huysuzluğu dolaşan kısrak
Vay acemi öpüşlerden gövdeme boşalan acımtırak haz
Telaş, kıvranış parıltılı gözlerdeki atılganlık
Ya görevin ne senin görevin
Oynaşmak değil mi içimdeki savaşmak duygusuyla
Ve benim nevresimim kararmışsa kirden, rutubetten
Sarhoşsam gülümseyişlerden ağlayışlardan
Ve kaynak sularıyla üstüme yağan aydınlık hulyaları
Senden gelen ısıyla koruyorsam
Ne demeli simdi
Ey serçelerin sabahlarla doluştuğu cıvıltı
Ey bir romanın olur olmaz yerinde dikkatti çeken hayal
Kalbimi çevreleyen sevda gözeneyi
Acıyış, şefkat, umursayış, hırçınlık seli
Beni düşün öyleyse
Beni hayretin ve karanlığın eşiğinde
Beni fitillerde başlayan bir fısıltı
Anında ilk satırı yazarken bir bildirinin
Kulaktan kulağa dolaşan haberlerin bağrında
Beni dar camlarda değil
Bir bulutun seyrinde düşün
Burada ortasında sıçraya sıçraya kabaran alevlerim.

denizin ardı özgürlük

aristo
Ne demeli şimdi
Bir çiğdemin toprağı yırtışını seyredişim
Göğe mi dokunmalı, ucuna mi körpe filizin
Öyleyse karanlık sokaklarda koştuğumu düşün
Ay gene bir kadın gibi sarkıyorken denize
Dirseklerimle böğrüme gömdüğüm titremeyi düşün
Oradan göğsümü kaplayışını soğuk bir terin
İlk sözcüğü anlamla birleştiren çocuğu düşün
Onun kavradıkça derinleşen şarkısını
Vay perçemle günün huysuzluğu dolaşan kısrak
Vay acemi öpüşlerden gövdeme boşalan acımtırak haz
Telaş, kıvranış parıltılı gözlerdeki atılganlık
Ya görevin ne senin görevin
Oynaşmak değil mi içimdeki savaşmak duygusuyla
Ve benim nevresimim kararmışsa kirden, rutubetten
Sarhoşsam gülümseyişlerden ağlayışlardan
Ve kaynak sularıyla üstüme yağan aydınlık hulyaları
Senden gelen ısıyla koruyorsam
Ne demeli simdi
Ey serçelerin sabahlarla doluştuğu cıvıltı
Ey bir romanın olur olmaz yerinde dikkatti çeken hayal
Kalbimi çevreleyen sevda gözeneyi
Acıyış, şefkat, umursayış, hırçınlık seli
Beni düşün öyleyse
Beni hayretin ve karanlığın eşiğinde
Beni fitillerde başlayan bir fısıltı
Anında ilk satırı yazarken bir bildirinin
Kulaktan kulağa dolaşan haberlerin bağrında
Beni dar camlarda değil
Bir bulutun seyrinde düşün
Burada ortasında sıçraya sıçraya kabaran alevlerim.

gidip de dönmeyene dönüp de görmeyene

aristo
hep eski bir zamanı getirir
gidip de dönmeyene
dönüp de görmeyene
bu muhacir sızı
bu hasret

ve sabır
kin dalında kızıl bir gonca
dökülür kahrın güz ayları
odunsuz, etsiz-ekmeksiz
gün olur kıtlık kıran
gün olur feryat figan
dökülür umudun oyaları
dökülür buzlu rüyası mahpusların
gün olur bir miting alanıdır
gün olur
diz döver and veririz
parlar namlularımızın ucu
gün olur alanların orta yerinde
birer birer kuşuna diziliriz.

biz ki umudun bahçıvanıyız
gönül kin dalında sevda üretir
çağın destanıyız dijle boyunda
ıssız acılarda delik deşik olmuş gelinler
ve gözleri
pusularda
vişne gibi çatlayan kaçakçılarla
güller kararan dünya bahçesinden
doğmadan ölen çocukların ipince sevincine
gül fidelerini serpip geçen analarımız
destan içre sızlayı sızlayı gelir

eğer akacaksa gökyüzüne doğru
toprakta döllenen tohum
tütecekse kaynayan tencerenin buğu
küskün tomur dal ucunda çatlayacaksa
ve karımın karnında oğlum
tekmeleyip rahmin ince duvarlarını
o büyük çığlığa ulaşacaksa
yürüsün bin yıllardan bu yana
zulmün kan lekeleri

cevher
kömürün karasından çalınsın
çünkü yürek
katil mermilerin önünde
aça söne
vura düşe gülüm
delire köpüre
umudun alevini çoğaltacaktır
bileni bileni yanıp dönerken
hıncın çelik ışıltılı bıçağı

sürdük geceye yıldızları

aristo
sürdük geceye yıldızları
ışıktan yollar döşedik
ve damla damla erirken yıldızlarımız
toprak damlı evlerde umut sönerken
başladık yeniden güneşten döllenmeye
ıssız bir acıya bin süngü birden batarken.

yıkılanlar oldu bu sıra
korku
çürümüş bir beyin olarak
kafalarda yatarken
dağ başlarında kurşunlandılar
doğan bir çocuğa armağan oldu adları
unutuldular
korkuları unutulmadı.

kent yorgunu paslı bir alkol gecesine
kitaptan
katliam gibi korkan general gecelerine
radyolara
radarlara
ajans haberlerine
ve
burjuva düşlerine yıkıldılar.

dağlar bir acılı masaldır artık
ve üniversite
kan davalarından arta kalan bir feodaldir
gelinler ağlayarak girer gerdeğe
türkü söylemesini bilmez çocuklar
gözlerim bin yaşında evliya türbeleri
sen yoksun diye...

ya dinle yada git

aristo
Ya dinle, ya dinle, ya dinle ya dinle yada git
Bu şiddet olmazsa hiç olmaz,
Ya dinle ya git
Ya dinle ya dinle ya dinle ya dinle ya git
Bu şiddet olmazsa hiç olmaz
Ya dinle ya git
Ya dinle ya dinle ya dinle ya dinle yada git
Bu şiddet olmazsa hiç olmaz

Kokun burda rengin burda yüzümde saçlarımda
Kanım kanımda akıyor ey Bağdat biz hep sizleyiz

Ya dinle ya dinle ya dinle ya dinle ya da git
Bu şiddet olmazsa hiç olmazsa
Ya dinle ya git

Bağdatlım, emekçim,
Kardeşim ha, kardeşim ha
Tuttuğum zafer olsun hep böyle
Güzel kardeşim güzel Bağdatlım
Tuttuğum zafer olsun hep böyle

Ya şimdi, ya şimdi, ya şimdi ya hiç
Ya şimdi, ya şimdi, ya şimdi ya hiç

Gözüm kardeşim canım kardeşim
Benim kardeşim, benim kardeşim
Yarın geç olur, yarın geç olur,
tuttuğun zafer olsun hep böyle
Yarın geç olur, yarın geç olur,
tuttuğun zafer olsun hep böyle

Ya dinle ya dinle ya dinle ya dinle ya da git
Bu şiddet olmazsa hiç olmaz
Ya dinle ya git
Ya dinle ya dinle ya dinle ya dinle ya git
Bu şiddet olmazsa hiç olmaz
Ya dinle ya git.

ne kadınlar sevdim

aristo
Ne kadınlar sevdim zaten yoktular
Yağmur giyerlerdi sonbaharla bir
Azıcık okşasam sanki çocuktular
Bıraksam korkudan gözleri sislenir.
Ne kadınlar sevdim zaten yoktular,
Böyle bir sevmek görülmemiştir.

Hayır sanmayın ki beni unuttular
Hala ara sıra mektupları gelir
Gerçek değildiler birer umuttular
Eski bir şarkı, belki bir şiir.
Ne kadınlar sevdim zaten yoktular,
Böyle bir sevmek görülmemiştir.

Yalnızlıklarımda elimden tuttular
Uzak fısıltıları içimi ürpertir
Sanki gökyüzünde bir buluttular
Nereye kayboldular şimdi kim bilir.
Ne kadınlar sevdim zaten yoktular,
Böyle bir sevmek görülmemiştir.

güzel günler

aristo
Dalgındım dağlar gibi
Türkülüydüm çınar çınar
Ne kızarıp giden sarı
Ne kızarıp gelen yeşil
Dikilmiş dikmeninde
Hoşçakal köprüsünün
Tam da mendil sallıyordum güzel günlere

Güzel günler, güzel günler, hey güzel günler
Gözlerinde gidenimin hey güzel günler
Güzel günler, güzel günler, hey güzel günler
Ellerinde gelenimin hey güzel günler

Balık attım olta tuttum
Yaşadım gençliğimi
Masal oldu çocukluğum
Gençliğim bahar seli
Ve bir akşam birdenbire
Bir bulvar otelinde
İnce bir dal değdi alnıma
Koptu sazımın teli

Güzel günler, güzel günler, hey güzel günler
Gidenimin gözlerinde hey güzel günler
Güzel günler, güzel günler, hey güzel günler
Ellerinde gelenimin hey güzel günler

Güzel günler, güzel günler, hey güzel günler
Gözlerinde gidenimin hey güzel günler
Heey günler, hey hey günler, hey güzel günler
Ellerinde gelenimin hey güzel günler
Heey günler, hey hey günler, hey güzel günler
Gözlerinde gidenimin hey güzel günler...

sen insansın

aristo
Yangınlar alevinden geçip de gelen dost
Yanar olmuş yüreğin, nar olmuş lilisan
Sen insansın, sen insansın, sen insansın sen insan
Sen insansın hey lilişan sen insansın sen insan.

Ağır başlı kitaplar senin adına
En yiğit besteler seni söyler
Dünyada şarkılar misali yaşayansın sen
Sen insansın, sen insansın iki milyar cansın
Sen insansın hey lilişan sen insansın sen insan
Sen insansın hey lilişan iki milyar cansın.

Yangınlar alevinden geçip de gelen dost
Yelken gibi açılmışsın zalim rüzgara
Hey lilişan hey lilişan
Gülmüşem ağlamışam
Bir tuhaflık olmuş olmuş
Dünyanın hali...

çocuktum

aristo
Fırtına koptu bir gece vakti
Değişti gökyüzünün rengi
Dünya durdu söndü bir anda
Yok oldu çocukluğum gözler önünde

Bir yağmur damlası düştü alnıma
Sen hiç yalnız kaldın mı tek başına
Sığınırsın bir boşluğa

Kopartma ne olur salıncağın iplerini
O zaman çocuktum ben....

Duyguları susmuş bir çocuktum ben
Sevinci yok, hüznü yok, terk edilmiş
Bir yaşam var bu filimde
Duygular bir çalar saatin içinde
Yok oldu çocukluğum dut ağacıyla birlikte.

macera

aristo
Küçücüktüm, küçücüktüm
Oltayı attım denize
Bir üşüşüverdi balıklar
Denizi gördüm

Bir uçurtma yaptım, telli duvaklı
Kuyruğu ebemkuşağı renginde
Bir salıverdim gökyüzüne
Gökyüzünü gördüm

Büyüdüm işsiz kaldım, aç kaldım
Para kazanmak gerekiyordu
Girdim insanların içine
İnsanları gördüm

oy benim canım

aristo
Ay ışığı vurmuş
Toprak yanıyor
Toprağın üzerine
Kimler düşüyor
Kimse bu yangını
Görmüyor duymuyor
Onun için mi dağlar
Yıldızlar ağlıyor

Oy benim canım
Yaralı ceylanım
Henüz yolun başında
Solup giden baharım

Ay ışığı vurmuş
Toprak kanıyor
Dudağının kıvrımından
Gözüm nereye sızıyor
Bu kaçıncı baharım
Başlamadan bitiyor
Onun için mi dağlar
Yıldızlar ağlıyor

karanlıklar çökende

aristo
Akşam olur karanlıklar çökende
Devriyeler adım, adım gezen de
Kar kaplamış solmuş güller gören de
Sarılıp dallarına öpesim gelir

San ki gökten kar yerine kan yağıyor
Kar altında üşümüş bir çocuk ağlıyor
Yaşlı gözler ile bana bakıyor
Akan gözyaşını içesim gelir

İşte böyle karanlıklar çökende
Devriyeler adım, adım gezen de
Yar uykuda ben yine pencerem de
Doğacak güneşi göresim gelir.

gül diyorum

aristo
Gül diyorum
Yoksul acıların gölgesinde
Gül tenin solsun istemiyorum
Ay diyorum sonra
Ay ne olur
Bir vaktinde gecenin
Yaraların açsın istemiyorum

Hangi sevda vurmuş seni
Hangi delikanlı
Gönlüne salvo bakışlarla
Soramam
Zeytin karası gözlerini
Yoluma yatırma
Dayanamam

geleceğim

aristo
Geçici ayrılık benimkisi
İlkyaz çiçeğine gebeyim
Ağıtlar yakmayın adıma
Ben ölmedim, ölmeyeceğim.

Sıcak saklayın gecelerimi
Karlar altından çıkıp geleceğim
Düşlerinizin ateşinden
Ilık bir rüzgar gibi eseceğim
Demlice bir çay koyun üstüne
Aç çocuk gibi besleyin sobayı
Nasıl tütüyorsanız gözlerimde
Öylece tütsün buharı

Uzunca serin yatağımı
Boyunca uzansın ayağım
El aman deyince gece
Usulca kıvrılır yatarım
Can canım canlarım
Hazır mı koynunuzda yerim
Gün olur gecikmiş çocuk gibi
Bağıra çağıra gelirim.
5 /

neden bekliyorsun?


bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?

üye ol