ya ne sandıydın?
kusura bakma kardeş üzerimde ropdöşambır olduğu için rahat yazamıyorum.
son zamanlarda gözlemlenen ilginç akım.
böyle acayip bukalemunluklar yapanlara oldum olası kılım çünkü gereksiz yere kasarak ortamı negatif bir moda sürüklüyorlar. burada bulunan kişiler, sex partner bulmak için burada takılıyorlarsa onlara yanlış yerde olduklarını söylemek iki yüzlülüğün dibidir.
ne yani, buraya birlikte fenerbahçe maçına gitmek için mi üye olduk?
değilse, benim internet aleminde asla bulamayacağım ve senin bana cinsellik hakkında öğretebileceğin o ulvi bilgiler nelerdir?
... tamam, sen sadece geyik yapmak ve takılmak için yazar olmuş olabilirsin. bu senin kendi kişisel tercihindir ve buna herkesin saygı duyması gerekir ama senin de ayan beyan "cinsel" adını taşıyan bir sözlüğe bu türden amaçlarla üye olan kişilere saygı duyman gerekmez mi? sence bu kişiler sex partner aramak için çok mu yanlış bir yerde kümeleniyorlar da sen sabah akşam bu saçma elit duyarları kasıyorsun?
üniversitede kız tavlamak için okulun ilk günü piknik yapalım diye sınıfı örgütleyen sümsük yavşakla akrabalığın mı var mk?
hastaneye de belediye otobüs kartı almak için mi gidiyorsun?
ara sıra kasap reyonuna yaklaşarak plastik topunuz var mı diye de soruyor musun?
rahat bırakın lan insanları...
onları sadece başka insanlara ve doğaya zarar verdikleri zaman yargılayın ya da esas yargılanması gerekenin kendi iki yüzlülüğünüz olduğunu görün.
böyle acayip bukalemunluklar yapanlara oldum olası kılım çünkü gereksiz yere kasarak ortamı negatif bir moda sürüklüyorlar. burada bulunan kişiler, sex partner bulmak için burada takılıyorlarsa onlara yanlış yerde olduklarını söylemek iki yüzlülüğün dibidir.
ne yani, buraya birlikte fenerbahçe maçına gitmek için mi üye olduk?
değilse, benim internet aleminde asla bulamayacağım ve senin bana cinsellik hakkında öğretebileceğin o ulvi bilgiler nelerdir?
... tamam, sen sadece geyik yapmak ve takılmak için yazar olmuş olabilirsin. bu senin kendi kişisel tercihindir ve buna herkesin saygı duyması gerekir ama senin de ayan beyan "cinsel" adını taşıyan bir sözlüğe bu türden amaçlarla üye olan kişilere saygı duyman gerekmez mi? sence bu kişiler sex partner aramak için çok mu yanlış bir yerde kümeleniyorlar da sen sabah akşam bu saçma elit duyarları kasıyorsun?
üniversitede kız tavlamak için okulun ilk günü piknik yapalım diye sınıfı örgütleyen sümsük yavşakla akrabalığın mı var mk?
hastaneye de belediye otobüs kartı almak için mi gidiyorsun?
ara sıra kasap reyonuna yaklaşarak plastik topunuz var mı diye de soruyor musun?
rahat bırakın lan insanları...
onları sadece başka insanlara ve doğaya zarar verdikleri zaman yargılayın ya da esas yargılanması gerekenin kendi iki yüzlülüğünüz olduğunu görün.
Admin xd
vakti zamanında altay öktem tarafından penguen dergisi'nde kaleme alınmış mükemmel bir yazıdır. benim için hayatın amentülerinden biridir.
insan hayatı erteleme ve ertelediği şeylere bir daha kavuşamama üzerine kuruludur. bu cümlenin fiilini çok sevdim; evet, insan hayatı kuruludur. çalar saat gibi. yemeye, içmeye, sevişmeye, evlenmeye, askere gitmeye, işe yetişmeye, para kazanmaya, kazandığını harcamaya ve ölmeye kuruludur. insanın nasıl biyolojik ritmi varsa, hayatın da toplumsal ritmi var. dakika şaşmaz. ritim bozulmaz.
oysa bozulmayan bir ritme kim katlanabilir? ritim, başlı başına bir bozukluktur zaten. gerçek bir bozukluk.
o yüzden hayatı ertelemeyi sevmiyorum. sokakta biri omzumdan tutup beni kendine çevirse ve "nereden geliyorsun?" diye sorsa, "kurbağaları ürkütmekten geliyorum," derim. bunu hiç çekinmeden, damdan düşer gibi söylerim. yalan olup olmadığına aldırmam. çünkü kurbağaları ürkütmekten gelmenin yalan olan şekli bile güzeldir. çok güzeldir.
yıllar, yıllar önceydi... cümleye masal anlatır gibi başladım ama yunan trajedisi gibi bitireceğime eminim. sevgilimin biri, yani o zamanlardaki asli sevgilim yukarda başlık olarak kullandığım cümleyi söyleyivermişti yüzüme karşı. elbette o zamanlar bunun bir yazı başlığı olacağını bilmiyordum. öylesine söylenmiş bir söz, çarpık bir ideolojik yaklaşım olarak görmüştüm bunu. finaller bitsin, sevişiriz demenin neresi ideolojik diye düşünüp şaşırmayın. hayatı ertelemek basbayağı politik bir tutumdur. sevişmeyi ertelemek ise en azından ayıptır. pis bir şeydir, aşağılayıcıdır, bunalıma sokucudur. genelde öyle midir bilmiyorum ama ben girdim bunalıma. şimdi gencecik bir delikanlıyı bunalıma sokmak politik bir tavır değil midir? karşı tarafta yer almaktır en azından. görüyorsunuz, birlik beraberlik zor ama bölünmek kolay. sevişememek bile ortadan ikiye ayırabiliyor insanı.
demiştim ki sevgilime; finallerden sonra sevişmek, bir daha asla sevişememektir. çünkü sevişmek kurguya gelmez. ertelenmez. bana kalırsa ne finallerden önce, ne de sonra... tam da finaller esnasında sevişelim. tamam, hoca sınıftan atar bizi, düpedüz kalırız o dersten. ama biz de sınıfı atarız kafamızdan... atmanın, atılmanın sınırı mı var?
kız sırtını döndü ve onca güzel anıyı bir kalemde silip finallere hazırlanmak üzere kütüphanenin yolunu tuttu. sap gibi kaldım ortada. sınıfta da kaldım o sene, o ayrı... işte düzeyli ilişkim böyle bitti. (bu düzeyli lafını da mankenlerden öğrendim. kime tokmaklatsalar aramızda düzeyli bir ilişki var diyorlar. bu ne ya? beraber roman mı yazıyorsunuz? devlet senfoni orkestrasında yan flüt mü çaldırıyorsunuz birbirinize? altı üstü sevişiyorsunuz, sıkılınca da başka biriyle düzeyli ilişkiye geçiyorsunuz... bir önceki düzeyli ilişkiniz de gidip başka bir düzeyli ilişki kuruyor kendisine. düzey geçişken bir şey mi? kişiden kişiye, ondan ona bundan buna sıçrar mı böyle, bilemiyorum...)
ondan sonraki düzeyli ilişkilerimde de bu konunun üstünde büyük bir hassasiyetle durdum. hayatı ertelemenin zararları konusunda yatakta, banyoda, halk plajında, kumpircide... aklınıza gelebilecek her yerde nutuklar çektim sevgililerime. sonuçta hep terk edildim. yıllar sonra, ancak yıllar sonra anladım ki, kadınlar nutuk dinlemek değil yaşamak istiyor. hayatı bir proje gibi ele alıp teoriler üretmek filozofların işi. tamam, bazı kadınlar felsefeye de meraklıdır ama alıp baudrillard'ın kitabını okurlar, olmadı felsefe seminerlerine giderler. senle de romantik bir akşam yemeği yemeyi, kanepeye uzanıp, battaniyeyi de üstüne çekip sıradan bir aşk filmi izlemeyi isterler. herkes büyük lafları, etkileyici yorumları sever ama sevişmek için filozof aramaz kendine. çünkü sevişirken lafın değil, başka şeylerin büyüğü gerekir. lafla peynir gemisi yürümez demiş atalarımız. ne güzel demiş!
olan oldu işte. finallerden sonra sevişme fikrini etik ve estetik bulmadım... böylece, finallerden önce sevişemediğim gibi, sonra sevişme şansımı da kaybettim. belki düşündüklerim, söylediklerim doğruydu, ama ne anlamı var? çok doğru şeyler düşünen, etrafını da bu doğru bilgilerle aydınlatan, sonra da tuvalette penthause'ın resimlerine bakıp kendi kendine attıran birine kim madalya takar? dahi misin, yoksa salak mısın diye kendime sormayı da düşünemedim tabii. yıllar geçti, şimdi soruyorum işte. yaşlanmak böyle bir şey belki de. eskimiş kadınları hatırlamak, "keşke" dediğin şeyler için başını muhtelif duvar çıkıntılarına vurmak ve eskiden sormayı akıl edemediğin soruları temcit pilavı gibi ısıtıp ısıtıp kendine sormak... en doğru cevabı versen ne olur ki? tren kaçmıştır artık. ne kaçması ya... tren emekliye ayrılıp vagonları hurdacıya satılmıştır çoktan. şimdi hızlı trenler başlamıştır sefere. yirmi yıl önceki soruya şimdi doğru cevap verdin diye en şık kompartımanda sana yer ayıracaklarını mı sanıyorsun? olsa olsa tren düdüğü olarak kullanırlar seni. sen de etik ve estetik olarak karşı gelirsin bu fikre, teoride düdük olmanın yanlışlığı üzerine nutuk atarsın; bir yirmi yıl daha geçsin bak, bu sefer de niye düdük olmadım diye vurursun kafanı duvarlara.
insan, sevişmek için finallerin bitmesini bekleyen ve düdük olmaktan onur duyması gereken bir canlıdır. siz siz olun, finaller biter bitmez sevişmeye başlayın, birisi düdük olmanızı teklif ederse hiç itiraz etmeden düdük olun. yoksa bana benzersiniz ilerde. "
altay öktem, penguen
insan hayatı erteleme ve ertelediği şeylere bir daha kavuşamama üzerine kuruludur. bu cümlenin fiilini çok sevdim; evet, insan hayatı kuruludur. çalar saat gibi. yemeye, içmeye, sevişmeye, evlenmeye, askere gitmeye, işe yetişmeye, para kazanmaya, kazandığını harcamaya ve ölmeye kuruludur. insanın nasıl biyolojik ritmi varsa, hayatın da toplumsal ritmi var. dakika şaşmaz. ritim bozulmaz.
oysa bozulmayan bir ritme kim katlanabilir? ritim, başlı başına bir bozukluktur zaten. gerçek bir bozukluk.
o yüzden hayatı ertelemeyi sevmiyorum. sokakta biri omzumdan tutup beni kendine çevirse ve "nereden geliyorsun?" diye sorsa, "kurbağaları ürkütmekten geliyorum," derim. bunu hiç çekinmeden, damdan düşer gibi söylerim. yalan olup olmadığına aldırmam. çünkü kurbağaları ürkütmekten gelmenin yalan olan şekli bile güzeldir. çok güzeldir.
yıllar, yıllar önceydi... cümleye masal anlatır gibi başladım ama yunan trajedisi gibi bitireceğime eminim. sevgilimin biri, yani o zamanlardaki asli sevgilim yukarda başlık olarak kullandığım cümleyi söyleyivermişti yüzüme karşı. elbette o zamanlar bunun bir yazı başlığı olacağını bilmiyordum. öylesine söylenmiş bir söz, çarpık bir ideolojik yaklaşım olarak görmüştüm bunu. finaller bitsin, sevişiriz demenin neresi ideolojik diye düşünüp şaşırmayın. hayatı ertelemek basbayağı politik bir tutumdur. sevişmeyi ertelemek ise en azından ayıptır. pis bir şeydir, aşağılayıcıdır, bunalıma sokucudur. genelde öyle midir bilmiyorum ama ben girdim bunalıma. şimdi gencecik bir delikanlıyı bunalıma sokmak politik bir tavır değil midir? karşı tarafta yer almaktır en azından. görüyorsunuz, birlik beraberlik zor ama bölünmek kolay. sevişememek bile ortadan ikiye ayırabiliyor insanı.
demiştim ki sevgilime; finallerden sonra sevişmek, bir daha asla sevişememektir. çünkü sevişmek kurguya gelmez. ertelenmez. bana kalırsa ne finallerden önce, ne de sonra... tam da finaller esnasında sevişelim. tamam, hoca sınıftan atar bizi, düpedüz kalırız o dersten. ama biz de sınıfı atarız kafamızdan... atmanın, atılmanın sınırı mı var?
kız sırtını döndü ve onca güzel anıyı bir kalemde silip finallere hazırlanmak üzere kütüphanenin yolunu tuttu. sap gibi kaldım ortada. sınıfta da kaldım o sene, o ayrı... işte düzeyli ilişkim böyle bitti. (bu düzeyli lafını da mankenlerden öğrendim. kime tokmaklatsalar aramızda düzeyli bir ilişki var diyorlar. bu ne ya? beraber roman mı yazıyorsunuz? devlet senfoni orkestrasında yan flüt mü çaldırıyorsunuz birbirinize? altı üstü sevişiyorsunuz, sıkılınca da başka biriyle düzeyli ilişkiye geçiyorsunuz... bir önceki düzeyli ilişkiniz de gidip başka bir düzeyli ilişki kuruyor kendisine. düzey geçişken bir şey mi? kişiden kişiye, ondan ona bundan buna sıçrar mı böyle, bilemiyorum...)
ondan sonraki düzeyli ilişkilerimde de bu konunun üstünde büyük bir hassasiyetle durdum. hayatı ertelemenin zararları konusunda yatakta, banyoda, halk plajında, kumpircide... aklınıza gelebilecek her yerde nutuklar çektim sevgililerime. sonuçta hep terk edildim. yıllar sonra, ancak yıllar sonra anladım ki, kadınlar nutuk dinlemek değil yaşamak istiyor. hayatı bir proje gibi ele alıp teoriler üretmek filozofların işi. tamam, bazı kadınlar felsefeye de meraklıdır ama alıp baudrillard'ın kitabını okurlar, olmadı felsefe seminerlerine giderler. senle de romantik bir akşam yemeği yemeyi, kanepeye uzanıp, battaniyeyi de üstüne çekip sıradan bir aşk filmi izlemeyi isterler. herkes büyük lafları, etkileyici yorumları sever ama sevişmek için filozof aramaz kendine. çünkü sevişirken lafın değil, başka şeylerin büyüğü gerekir. lafla peynir gemisi yürümez demiş atalarımız. ne güzel demiş!
olan oldu işte. finallerden sonra sevişme fikrini etik ve estetik bulmadım... böylece, finallerden önce sevişemediğim gibi, sonra sevişme şansımı da kaybettim. belki düşündüklerim, söylediklerim doğruydu, ama ne anlamı var? çok doğru şeyler düşünen, etrafını da bu doğru bilgilerle aydınlatan, sonra da tuvalette penthause'ın resimlerine bakıp kendi kendine attıran birine kim madalya takar? dahi misin, yoksa salak mısın diye kendime sormayı da düşünemedim tabii. yıllar geçti, şimdi soruyorum işte. yaşlanmak böyle bir şey belki de. eskimiş kadınları hatırlamak, "keşke" dediğin şeyler için başını muhtelif duvar çıkıntılarına vurmak ve eskiden sormayı akıl edemediğin soruları temcit pilavı gibi ısıtıp ısıtıp kendine sormak... en doğru cevabı versen ne olur ki? tren kaçmıştır artık. ne kaçması ya... tren emekliye ayrılıp vagonları hurdacıya satılmıştır çoktan. şimdi hızlı trenler başlamıştır sefere. yirmi yıl önceki soruya şimdi doğru cevap verdin diye en şık kompartımanda sana yer ayıracaklarını mı sanıyorsun? olsa olsa tren düdüğü olarak kullanırlar seni. sen de etik ve estetik olarak karşı gelirsin bu fikre, teoride düdük olmanın yanlışlığı üzerine nutuk atarsın; bir yirmi yıl daha geçsin bak, bu sefer de niye düdük olmadım diye vurursun kafanı duvarlara.
insan, sevişmek için finallerin bitmesini bekleyen ve düdük olmaktan onur duyması gereken bir canlıdır. siz siz olun, finaller biter bitmez sevişmeye başlayın, birisi düdük olmanızı teklif ederse hiç itiraz etmeden düdük olun. yoksa bana benzersiniz ilerde. "
altay öktem, penguen
henüz ısınma turlarında sevmeye başladığım bir yer. Kimseye sataşmadan, kimsede de bana sataşmadan 24 saati doldurabildiğim sosyal medya platformu çok fazla yok bu ülkede.
Anladığım kadarıyla "Anonim kalmayı tercih ederken anonim olmanın arkasına saklanarak saygıyı elden bırakmayacak kadar karakteri oturmuş kişiler" için güzel bir mekan. Ben de ufak ufak döküyorum bilinçaltımın taşlarını, hayırlısı.
O değil de başlığın 100. girisi bana denk geldi galiba.
Anladığım kadarıyla "Anonim kalmayı tercih ederken anonim olmanın arkasına saklanarak saygıyı elden bırakmayacak kadar karakteri oturmuş kişiler" için güzel bir mekan. Ben de ufak ufak döküyorum bilinçaltımın taşlarını, hayırlısı.
O değil de başlığın 100. girisi bana denk geldi galiba.
çok ciddi olduğunu özellikle vurgulayan "aptal cesareti" tarzındaki hezeyan.
O saydığın özelliklere sahip olan iyi adamlar atlara binip gittiler güzelim. Az biraz fiziğine güvenen ve fiziğinden dolayı her şeyin en lüksünü yaşamayı hak ettiğine saplanmış olan varoş golddigger kafası bir, üniforma saplantılı tiki hatun kafası iki...
Leşlikte doktora yapan iki hatun türü bu.
Kızım o adam ne yapsın seni?
O saydığın özelliklere sahip olan iyi adamlar atlara binip gittiler güzelim. Az biraz fiziğine güvenen ve fiziğinden dolayı her şeyin en lüksünü yaşamayı hak ettiğine saplanmış olan varoş golddigger kafası bir, üniforma saplantılı tiki hatun kafası iki...
Leşlikte doktora yapan iki hatun türü bu.
Kızım o adam ne yapsın seni?
oooo, nasıl ıskalamışım ya... muazzam bir konu...
kadınlar size esaslı bir sır vereyim mi?
o erken boşaldığından şikayetçi olduğunuz erkekler yok mu; maalesef onları biraz da siz yaratıyorsunuz.
"sizinle ilişkiye girdiğinde 1 dakikada boşalıp öylece kalan adamın başka bir kadınla 1 saati (hem de nasıl bir 1 saat) aşabildiğini biliyor musunuz?"
evet, ben bunu çok defa yaşadım ve emin olun erkeklerin %95'i (şayet geciktirici vs. kullanmamışsa) böyledir.
yanlış anlamayın, bu olaya "suç sizde, sizin yüzünüzden" şeklinde bakan gerici ve kadın düşmanı bir kafaya sahip değilim ancak aylardır peşinizden koşturduğunuz ya da sex için saatlerce naz yaparak burnundan getirdiğiniz o adam var ya... vajinanızın dudaklarına penisini ilk sürttüğünde siperden hücuma kalkan asker misali allah allah allah allah...
bu kıvama getirdiğiniz adamdan 1 saat hardcore performans beklemeyin.
özetle şunu vurgulamak istiyorum:
eğer erkekte sık mastürbasyon kaynaklı, psikolojik ya da işlevsel bir bozukluk yoksa (evet, sorun bizde de olabiliyor) yatakta sadece birkaç küçük şey istiyoruz sizden...
1- bizi o yatağa iyi bir psikoloji ile sokun. sex öncesi nazınızla özgüvenimizi sikmeyin.
2- kurbanlık koyun gibi teslim olmayın, siz de saldırın, unutmayın en iyi savunma hücumdur; tutku, şehvet, ateş; nefes aldırmayın lan bize...
ve ve ve... en önemlisi...
olması gerektiği gibi sex yaptığınızda "sen bunu nereden öğrendin gı" diye soran davarlarla birlikte olmayın. olmuşsanız da o davarların faturasını normal erkeklere kesmeyin.
oh beee.
uuu baby...
kadınlar size esaslı bir sır vereyim mi?
o erken boşaldığından şikayetçi olduğunuz erkekler yok mu; maalesef onları biraz da siz yaratıyorsunuz.
"sizinle ilişkiye girdiğinde 1 dakikada boşalıp öylece kalan adamın başka bir kadınla 1 saati (hem de nasıl bir 1 saat) aşabildiğini biliyor musunuz?"
evet, ben bunu çok defa yaşadım ve emin olun erkeklerin %95'i (şayet geciktirici vs. kullanmamışsa) böyledir.
yanlış anlamayın, bu olaya "suç sizde, sizin yüzünüzden" şeklinde bakan gerici ve kadın düşmanı bir kafaya sahip değilim ancak aylardır peşinizden koşturduğunuz ya da sex için saatlerce naz yaparak burnundan getirdiğiniz o adam var ya... vajinanızın dudaklarına penisini ilk sürttüğünde siperden hücuma kalkan asker misali allah allah allah allah...
bu kıvama getirdiğiniz adamdan 1 saat hardcore performans beklemeyin.
özetle şunu vurgulamak istiyorum:
eğer erkekte sık mastürbasyon kaynaklı, psikolojik ya da işlevsel bir bozukluk yoksa (evet, sorun bizde de olabiliyor) yatakta sadece birkaç küçük şey istiyoruz sizden...
1- bizi o yatağa iyi bir psikoloji ile sokun. sex öncesi nazınızla özgüvenimizi sikmeyin.
2- kurbanlık koyun gibi teslim olmayın, siz de saldırın, unutmayın en iyi savunma hücumdur; tutku, şehvet, ateş; nefes aldırmayın lan bize...
ve ve ve... en önemlisi...
olması gerektiği gibi sex yaptığınızda "sen bunu nereden öğrendin gı" diye soran davarlarla birlikte olmayın. olmuşsanız da o davarların faturasını normal erkeklere kesmeyin.
oh beee.
uuu baby...
yahu bakın türkiye'nin özeti bu... burada bile falanca böyle nick almış, falanca şöyle yazı yazmış, falanca da sözlüğe hatun kaldırmaya gelmişmiş... mahalle baskısı bizzat biziz lan.
valla kardeş. kimseye zarar vermediğim sürece istediğimi yaparım; cinsel nick de alırım, fantezilerimden de bahsederim, sözlükten bir hatunla buluşur sex de yaparım. kime ne?
valla kardeş. kimseye zarar vermediğim sürece istediğimi yaparım; cinsel nick de alırım, fantezilerimden de bahsederim, sözlükten bir hatunla buluşur sex de yaparım. kime ne?
gece güzel, ortam güzel
aylaklığa vurulmuş,
olmuşum müptezel
Yalnız ben ücretli geliyorum eve
hece gazel, mana gazel
düşlere daldırmış,
Fiyakalı matmazel
Yalnız ben ücretli geliyorum eve
aylaklığa vurulmuş,
olmuşum müptezel
Yalnız ben ücretli geliyorum eve
hece gazel, mana gazel
düşlere daldırmış,
Fiyakalı matmazel
Yalnız ben ücretli geliyorum eve
yürüyenin merdiven olduğuna emin misiniz?
90'ların sonlarında internet henüz yeni yeni yaygınlaşırken internet cafe'lerin birinde yankılanıp oradan tüm türkiye'ye yayılan slogan.
pek tabi topluca baktıkları şey kütahya haritasıydı.
kar yağmur yağdığında çöken, rüzgar estiğinde yavaşlayan bir internet ağından bahsediyorum. 256 kbps bağlantıyı 4 öğrenci evi kabloyla paylaştığımızı bilirim. evet, kablosuz da çok sonradan geldi.
pek tabi topluca baktıkları şey kütahya haritasıydı.
kar yağmur yağdığında çöken, rüzgar estiğinde yavaşlayan bir internet ağından bahsediyorum. 256 kbps bağlantıyı 4 öğrenci evi kabloyla paylaştığımızı bilirim. evet, kablosuz da çok sonradan geldi.
bir hatun gözü ile bakıldığında tek başına tahrik edici değil.
bunu önceki entry'lerimde de dile getirmiştim. sosyal medya ortamlarında bir hatun profiliniz varsa günde 100 penis görürsünüz zaten ve değil tahrik olmak; kişilerin yaklaşım tarzları nedeni ile penisten bıkmanız bile söz konusu olabilir...
biz erkeklerde "en iyi penisin kendi penisimiz olması" gibi yersiz bir takıntı var. yaş ilerledikçe ve tecrübe kazandıkça, erkek kişi anlıyor ki kadını tahrik eden şey tek başına penis değil. bu konuda bir sorunum yok ama isterse 9 cm penisiniz olsun, eğer bir kadını düşsel olarak tahrik edebiliyorsanız o 9 cm ile kadını orgazma ulaştırabilirsiniz. anlatıp anlatamadığımı bilmiyorum ama gerçektir bu. yaş ilerledikçe emin oldum ki hatun için tek koşut penis değil.
bunu önceki entry'lerimde de dile getirmiştim. sosyal medya ortamlarında bir hatun profiliniz varsa günde 100 penis görürsünüz zaten ve değil tahrik olmak; kişilerin yaklaşım tarzları nedeni ile penisten bıkmanız bile söz konusu olabilir...
biz erkeklerde "en iyi penisin kendi penisimiz olması" gibi yersiz bir takıntı var. yaş ilerledikçe ve tecrübe kazandıkça, erkek kişi anlıyor ki kadını tahrik eden şey tek başına penis değil. bu konuda bir sorunum yok ama isterse 9 cm penisiniz olsun, eğer bir kadını düşsel olarak tahrik edebiliyorsanız o 9 cm ile kadını orgazma ulaştırabilirsiniz. anlatıp anlatamadığımı bilmiyorum ama gerçektir bu. yaş ilerledikçe emin oldum ki hatun için tek koşut penis değil.
son albümleri ilk albümleri kadar kaliteli olmayan, 97 yazına "yağmurlar" ile damga vuran kadın. volvox'lu yıllar türk rock-metal'inin altın zamanlarına denk gelir.
taşak mı geçiyorsunuz yoksa ciddi ciddi ortamı mı trollüyorsunuz; neyin peşindesiniz bilemedim ki?... adam boyuyla kalınlığıyla övünüyor, "önemli olan boyu değil işlevi" diyorsunuz, tamam, eyvallah... adam bu sefer de işlevi ile övünüyor, onu da beğenmiyorsunuz?... ekşi sözlük hiçbir siki beğenmeme timine çevirdiniz mk... siki beğenmeme timi? lan acaba?
adalet kokan hadise.
hırsızlar adama istemediği bir şey yapmak istemiş, adam da misilleme yaparak onlara istemedikleri bir şey yapmış. olmuş mu, olmuş. hümanizm duyarı kasacak alan falan bırakmamış.
hırsızlar adama istemediği bir şey yapmak istemiş, adam da misilleme yaparak onlara istemedikleri bir şey yapmış. olmuş mu, olmuş. hümanizm duyarı kasacak alan falan bırakmamış.
tek bir cümleyle noktalayayım:
sırf kadın oral sex yaparak özür dilesin diye onu suçlu çıkarmaya debelenecek kadar kafayı yemiş insanların ilişki adı altında yaşadıkları cinnetin a. koyayım!
sırf kadın oral sex yaparak özür dilesin diye onu suçlu çıkarmaya debelenecek kadar kafayı yemiş insanların ilişki adı altında yaşadıkları cinnetin a. koyayım!
Ben de xiaomi redmi note kullanıyorum ve cebindeki sigarayla, telefonla ve anahtar ile sınıf atladığını sanan tüm kompleksli eziklerin götüne g... Saygılar.
Elimdeki telefonun değeri 1600 tl. 8 çekirdek snapdragon 660, 2.2 mhz işlemci, 4 gb ram, 64 gb rom, 48 mp+5mp çift kamera, parmak izi, çift sim kart... istediğin tüm özellikler var. Özellikleri gayet tatmin edici.
Soruyorum:
O elinizdeki 4-5 bin tl'lik telefonla benden daha fazla ne yapabiliyorsunuz?
Elimdeki telefonun değeri 1600 tl. 8 çekirdek snapdragon 660, 2.2 mhz işlemci, 4 gb ram, 64 gb rom, 48 mp+5mp çift kamera, parmak izi, çift sim kart... istediğin tüm özellikler var. Özellikleri gayet tatmin edici.
Soruyorum:
O elinizdeki 4-5 bin tl'lik telefonla benden daha fazla ne yapabiliyorsunuz?
muasır medeniyetler seviyesi kokan soru.
ben şahsen "pardon, sizi çok çekici buldum, mahsuru yoksa şuracıkta sex yapabilir miyiz" diye sorabileceğim bir level'da olmak, şayet reddedilirsem teşekkür ederek yoluma devam edebileceğim bir paralel evrende yaşamak isterdim.
tam bunları düşlerken bir tecavüz, tarikat, cemaat haberine denk gelmek ise bu işin kafeini oluyor; ve uyanıyorsun...
ben şahsen "pardon, sizi çok çekici buldum, mahsuru yoksa şuracıkta sex yapabilir miyiz" diye sorabileceğim bir level'da olmak, şayet reddedilirsem teşekkür ederek yoluma devam edebileceğim bir paralel evrende yaşamak isterdim.
tam bunları düşlerken bir tecavüz, tarikat, cemaat haberine denk gelmek ise bu işin kafeini oluyor; ve uyanıyorsun...
iyi bir veri tabanı olabileceği düşünülen liste.
malumunuz, bu tip konaklama mekanları -özellikle yabancısı olunan şehirlere seyahat edildiğinde- kaçınılmaz olarak gereksinim haline dönüşüyor.
hijyen, evin dekorasyonu, rahatlık, lokasyon, güvenlik gibi kriterler açısından memnun kaldığımız evleri bu alana eklersek bu listeden herkes faydalanabilir.
şehir ve semt bilgisi girmeyi unutmayalım.
malumunuz, bu tip konaklama mekanları -özellikle yabancısı olunan şehirlere seyahat edildiğinde- kaçınılmaz olarak gereksinim haline dönüşüyor.
hijyen, evin dekorasyonu, rahatlık, lokasyon, güvenlik gibi kriterler açısından memnun kaldığımız evleri bu alana eklersek bu listeden herkes faydalanabilir.
şehir ve semt bilgisi girmeyi unutmayalım.
kadınların abartısız en az %90'ının elde ettikleri erkeği "eksikleri olan ve düzeltilmesi gereken yaramaz çocuk" olarak görmesi ve onu hizaya sokmaya kasması... hakimiyet mücadelesi, gerilim ve finiş.
ben bir kadınla birlikte saçmalayıp birlikte gülmeyeceksem, kendimi onunla rahat hissetmeyeceksem, her davranışım sürekli check edilerek düzeltilecekse kendimi bile bile niye mezara koyayım lan? :D
ben bir kadınla birlikte saçmalayıp birlikte gülmeyeceksem, kendimi onunla rahat hissetmeyeceksem, her davranışım sürekli check edilerek düzeltilecekse kendimi bile bile niye mezara koyayım lan? :D
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?