açılımı human immunodeficiency virüs. yani insan bağışıklık yetmeliği virüsü. kökenine dair kesin bir bilgi ortada bulunmamakla birlikte türlü tahminler ve kaos teorileri mevcut. bunların en yaygın olan ikisi maymunlarda bulunan siv virüsünden evrimleşerek insanlara bulaştığı ve Amerikalıların bir biyolojik silah yaratıp kontrolünü başaramamasıdır.
virüsün ilk olarak 1980'lerde ölüme neden olduğu tespit edildiğinde yalnızca eşcinsel bireyleri etkileyen bir virüs olduğuna inanılıyordu. daha sonra heteroseksüel bireylere de bulaşı kanıtlandıktan sonra bu anlayış değişti.
virüsün insan bağışıklık sistemini çökertmesinin nedeni patojenleri tanımlayıcı bir savunma sistemi hücresi olan CD4+ T lenfositlerini (yazım zorluğundan ötürü bundan sonra cd4t olarak yazılacaktır) konak olarak kullanarak çoğalmasıdır. bu hücrelere bağlanıp hücre zarında yarattıkları bir açıklıktan girerek taşıdığı rnasını hücre içine bırakır. rna karmaşıklığı olarak insan dnasından daha kompleks bir yapıda olduğundan hücrenin dnasına bağlanarak revers transkriptaz ile kendini rnasını ve virüs kapsülünü sentezletmeye başlar. olgunlaşan virüsler hücreyi parçalayarak çıkar ve enfekte edecek yeni hücreler bulmak üzere vücuda yayılırlar. bu şekilde üstel bir artışla çoğaldıklarından belli bir süre sonra vücuttaki tüm cd4t hücreleri yok etmeye başlarlar ve bir süre sonra bağışıklık sistemi patojenleri tespit edemez hale gelir. artık bir çok zarar veremeyen bakteri ve virüs insan vücudunu enfekte edebilir hale gelir ve sonunda ölüme yol açar. bu duruma aids (Acquired Immune Deficiency Syndrome - edinilmiş bağışıklık yetmezliği sendromu) denir.
virüsün en çok bilindiği bulaş yolu cinsel ilişkidir. ikinci sırada kan yoluyla bulaş vardır. korunmasız cinsel ilişki sırasında ince bir doku olan genital bölge dokusundan enfekte bireyin vücut sıvıları içindeki virüsler sağlıklı bireyin vücuduna girer. hemen hemen tüm vücut sıvılarında izole edilebilmişlerdir. kan, vajinal sıvı, meni, tükürük virüsün bulunduğu sıvılardır. tükürükte kan ve genital sıvılara göre oldukça az; ter ve göz yaşında çok çok az miktar tespit edilebilmiştir. özellikle gözyaşında bulunduğu miktar sıfır kabul edilebilecek değerdedir. bunun yanında yapılan araştırmalar, tükürük ter ve gözyaşı ile bulaş olduğuna dair herhangi bir kanıt gösterememişlerdir. yapılan tıbbi araştırmalarda hiv+ bir birey ile tokalaşmak, öpüşmek, çatal kaşığını kullanmak, sarılmak, aynı tuvaleti kullanmak eylemlerinin bulaş riski taşımadığı gözlemlenmiştir.
hiv, dış ortama dayanıksız bir virüstür. virüs oksijenle temas ettiğinde inaktive olur. doktorlara göre bir satıhtan kapmak imkansızdır. yapılan laboratuvar araştırmalarında kuru bir alanda 180 ila 300 saniye arasında inaktive olduğu gözlenmiştir. vücut dışı ortamdaki kanda biraz daha uzun yaşar ama inaktive olma süresi vücut dışında 10 dakikayı kesinlikle geçmez. virüs bulunan ortamın dezenfekte edilmesi oldukça kolaydır. bilinen hemen hemen bütün dezenfektanlar virüsü inaktive edebilir. bunlar arasında çamaşır suyu (ki bu oldukça güçlü bir dezenfektandır), etil alkol, savlon bulunmaktadır. vücut derisinden açık bir yara doğrudan enfekte bir kan ile temas etmedikçe geçemez. bulaşı için yalnızca virüsün olup olmadığı değil miktarı da önem taşımaktadır. belli bir miktarın altındaki virüs kana geçse bile enfeksiyona neden olmaz. bunun içindir ki korunmasız hiv+ birisi ile cinsel ilişkiye girildiğinde hastalık kapma oranı, %100'ün oldukça altındadır (yanlış biliyorsam düzeltin, normal ilişkide erkeklerde %10 kadınlarda %50 olması lazım). anal sekste hem etken hem edilgen taraf için doku tahribatı arttığı için ihtimal daha fazla yükselir. belirtmeden geçemedim, anal seks yapan edilgen erkekle kadının virüs kapma ihtimali aynıdır ve çok yüksektir. önceki cümledeki yüksek oran farkı kadın vajinasının mukozal yapısının daha geçirgen ve hassas olmasından kaynaklanmaktadır. bağışıklık sistemi tepkisi açısından bir fark bulunmamaktadır. aynı şekilde oral seks doğrudan doğruya bulaştırmak için etken olmamakla birlikte (tükürükte virüs sayısı oldukça azdır) ağız içi yaralar ve oral seksin cinsel organda tahribat yaratması nedeniyle risk oluşturur. belirtilen ihtimallerin hiv+ bireydeki o andaki virüs sayısına ciddi şekilde bağımlı olduğunu unutmamak lazım. kanında yüksek miktarda virüs içeren bireyle birlikte olan bir erkek çok yüksek ihtimal hastalık kapacaktır. burada belirtilen değerler ortalama değerlerdir. genital bölgede bulunan siğil ve uçuk gibi oluşumlar hastalığın bulaş riskini arttırır. sünnet olmanın enfeksiyon riskini ciddi oranda düşürdüğü araştırmalarla kanıtlanmış durumda. kondom kullanımı da yine bulaşta çok ciddi bir koruyuculuk sağlamaktadır. sağlam bir prezervatif ilişki sırasında tahribata uğramadıysa %90'lara varan koruma sağlar.
hiv ile enfekte olmuş kişilere hiv+ denmektedir. hiv+ bireylerin aids sendromuna yakalanmaları aylar hatta yıllar alabilir. bu sırada hastalık tespit edilir ve tedaviye başlanırsa, hastanın kronik bir hiv+ olarak hiçbir sağlık sorunu yaşamadan hayatını sürdürmesi sağlanmaktadır. öyle ki kullanılan ilaçlarla, kandaki virüs seviyesi sağlıklı bir insandaki gibi sıfır seviyesine indirilebilir. bu sayede hiv+ bireyler çocuk sahibi olmak istediklerinde hiv- partnerleriyle partnerlerinin de koruyucu ilaç kürüne geçici olarak başlamasıyla korunmasız seks yaparak çocuk sahibi olabilirler. kandaki virüs miktarının sıfıra inmesi hastalığın atlatıldığını göstermez. ilaç tedavisi tamamen kesildiği andan itibaren yıllar sonra yeniden virüsün kanda gözlendiğine dair çalışmalar mevcuttur. hastalığın bir aşısı ya da kesin bir tedavisi yoktur çünkü çok hızlı evrim geçirir. bu evrim de aslında kendini ürettiği hücrede rna üretiminde hata yapılmasıdır ama bu başka bir konu.
şüpheli bir birliktelik sonrasında bir an önce tedaviye başlamak için testlerinizi yaptırın. Birliktelik sonrası 3. ve 6. aylarda yapılan elisa testlerinin negatif çıkması, virüs kapmadığınız konusunda emin olmanız için yeterlidir. kimi zaman false positive çıkan bu test, western blot yöntemiyle doğrulanır. western blot testinde negatif çıkarsanız, elisa'da pozitif de çıkmış olsanız negatifsinizdir. ne yazık ki kandaki antikor ve antijen miktarları sayıldığından daha erken teşhis mümkün olamamaktadır.
ek bilgi olarak;
yanlış hatırlamıyor isem dünya nüfusunun %5'i hiv' karşı doğal bağışıklık sahibidir. bu insanların cd4t hücrelerinde virüsün bağlanmak için kullandığı proteninin türü küçük bir farklılık taşıdığından virüs hücreye bağlanamaz ve kişiyi enfekte edemez. yoğunlukla bu kişiler kuzey Avrupa ülkelerinde bulunurlar. bunun yanında bugüne kadar sanıyorum 3 kişi bu hastalıktan kurtuldu. çünkü kemik iliği nakli yapıldı. bu nakil yapılan hastalar doğal bağışıklık sahibi kimselerden alınan ilikle tedavi edildiği için yeni üretilen cd4t hücreleri artık virüsten etkilenemez hale geldi.
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?