O kadar cafcaflı bir başlık açılmış ki, Zerrin Egeliler'i düşünüp mastürbasyon yapılması gerekliliği anayasanın değiştirilemez maddelerine eklendi sandım.
geçmişin yarattığı sahte güzellik yanılgıları ve geçmişe özlem arzusu
Ne portekiz ne amerika geçmişe pek çok özlemim var, üstelik pişmanlıklarım..
Portekiz ve brezilya kültürünün yoğun bir parçası "saudade"dedikleri duygudur.
geçmişteki sevilip kaybedilmiş ve bir daha kavuşma imkanı olmayan bir şeye veya kişiye duyulan nostaljik özlemi anlatır. Geride kalan sevgisi veya aşkıdır.
Portekizliler, Güney amerika'ya yapılan Göçlerden sonra anavatana, orda geçen çocukluk ve gençlik günlerine duyulan hasreti ve Benzer şekilde denizde kaybolan balıkçıların acısını yani kısaca saudadeyi şiirlere, fado denilen şarkılara yansıtmışlardır.
geçmişteki sevilip kaybedilmiş ve bir daha kavuşma imkanı olmayan bir şeye veya kişiye duyulan nostaljik özlemi anlatır. Geride kalan sevgisi veya aşkıdır.
Portekizliler, Güney amerika'ya yapılan Göçlerden sonra anavatana, orda geçen çocukluk ve gençlik günlerine duyulan hasreti ve Benzer şekilde denizde kaybolan balıkçıların acısını yani kısaca saudadeyi şiirlere, fado denilen şarkılara yansıtmışlardır.
girizgah: bu yazıda geçmişe duyduğumuz iyimser tarafın ve ona karşı duyduğumuz özlemin nedenlerini hep beraber anlamaya çalışacak, günümüzü eski yıllara göre eleştirme duygusunun kaynaklarına inmeye çalışacağız...
hepimiz için çocukluğumuzun şarkıları, çocukluğumuzun ünlüleri, bayramları, meyveleri sebzeleri, ve hayatı çok güzeldir. hepimiz nerede o eski bayramlar, yılbaşılar, nerede o eski şarkılar deriz. eğer çocukluğumuzda çok travmatik bir olaya maruz bırakılmadıysak, hepimiz için ömrümüzün en güzel zamanları onlardır. 90'lı yıllarda 70'li yılların en güzel zamanlar olduğunu, 2000'lerde 80'lerin en güzel zamanlar olduğunu bugün ise 90'lı yılların şarkılarının ünlülerinin günümüzden kaliteli olduğunu düşünüyoruz.. hatta önümüzdeki 2030'lu yıllarda 2000'ler yani bu günler övülecek ve en güzel zamanlar olduğu düşünülecek.
bununla ilgili bilimsel olan en büyük çalışmalardan biri de carnegie mellon üniversitesinde yapıldı. 1940 ile 1992 arasinda dogan deneklere 2010 yilinda piyasaya cikan filmlere 9 uzerinden puan vermeleri istendi. sonra ayni deneklere liseden mezun olduklari yıllarda piyasaya cikan filmlere yine 9 uzerinden puan vermeleri istendi ve sonuç, denekler liseden mezun oldukları yıllardaki filmlere daha çok oy verdiler. daha sonra bu deney o yıllardaki tv programları ile de yapıldı sonuçlar aynıydı. yani kişi büyüdüğü dönemdeki müzikleri tüm dönemler içerisinde en güzel müzik olarak görmekteydi. peki bu nasıl mümkün olabiliyor?
çocuklarda kritik periyot dediğimiz süreçlerde yaşadığı bazı durumlar onlara hayat boyu bağlı kalmalarını sağlıyor. maruz kaldıkları, kültür ve toplum entegreleri sonucunda 'güzellik' algıları göreceli bir hal olmaktan çıkıp, kritik periyotta maruz bırakıldıkları kültüre entegre olmuş oluyor. örneğin kritik dönemde bir çocuğa mavi rengi sevdirmek, ileride pilot veya denizciliğe ilgi duymasına neden oluyor. 1993 yılında morris holbrook ve robert schindler'in yaptığı araştırmaya göre amerikada yaşayan vatandaşlara gelmiş geçmiş en güzel manken ve şarkıcının kim olduğu soruluyor ankete katılanların çok büyük bir kısmı gençliklerindeki şarkıcılara ve mankenleri örnek veriyorlar. 1993 yılında yapılan bu deneyden diğer önemli bir kısım ise, kişilerin ergenlik dönemi şarkılarının en güzel parçalar olduğunu, dönemlerindeki arabaların en sağlam ve en modern arabalar olduğunu, hem müzik ve hem araba kreasyonunun sürekli düşüş gösterdiğini söylemektedir.
1993 yıllarından sonra, morris holbrook ve robert schindler bu araştırmanın sonuna tartışma hipotezi eklediler. onlara göre kişilik tipleri de 3'e ayrılıyordu. bunlar, geçmişe dönük, şimdiki zamana dönük ve geleceğe dönük olanlardı. geçmişe dönük yaşayan kişilikler, ergenliğini yaşadığı dönemlerin en güzel dönemler olduğunu ve o günlerin bir daha kesinlikle geri gelmeyeceğini düşünen insanlardı. bu insanlar günümüzdeki toplumu ve ürünleri sürekli geçmiş ile karşılaştırıp geçmişi yüceltme eğiliminde bulunan insanlardır. güncel zaman kişilikleri ise, geçmişe dönük yaşayan kişilerden daha bağımsız bugün için 'popüler kültür' diyeceğimiz kültür ögelerini beğenen insanlardır. bu tip kişiliklerin geçmişe bağları daha zayıftır. hayattan zevk alma 'anı yaşama' düşüncesine sahip yapıları vardır. son kişilik tipimiz ise, geleceğe dönük yaşayan insanardır. geçmişin ve tarihin bir getirisi olmayacağını düşünen, gelecekte rahat edeceğini ve hayatı sorumluluk ve ideallerini başardıktan sonra yaşayacağını düşünen insanlardır. bu saydığım kişilik özellikleri ile yaşlar ters orantılıdır. geçmişi arzulayan insanlar genelde yaşça olgun, geleceği arzulayan kişiler genelde sorumluluğun alan yeni gençlerdir.
ikinci teoriye göre, anne babaların sürekli çocuklarını korumak ve kollamakla yükümlü oldukları için, çocuğun dünyanın sadece güzel ve iyi yanlarını görmesi nedeniyle geçmişe özlem duymasını açıklar. mesela, bir çocuğun yanında kesinlikle korku hikayeleri, kan vahşet cinayet konuşulmaz. çocuklar hırsızlığa uğramaz, dostları tarafından üzülmez başkalarından sürekli zarar görme tehlikesi içerisinde bulunmaz. bu sebepten dolayı, çocuklar geçmişte döndüklerinde dünya'yı daha temiz daha güzel olarak hatırlıyorlar.
elbette bu teoriye, insanların geçmişte kaybettiği yakınlarına duyulan özlem de dahil edilebilir. geçmişe duyulan özlem kişinin bilincinde, kaybetiği yakını ile bağdaştırılmış olabilir.
üçüncü teorimiz ise, şuan çocukluk dönemini atlatmış bireylerin, büyüdüklerinde yaşıtları ile anlaşabilmesi ve ortak yönlerin ortaya çıkması için, birbirlerine geçmişten örnekler vererek kaynaşabilmesini sağlamaktır. mesela bir kız arkadaşınız var, ya buse 90'larda levent yüksel vardı, horozlu şekerler vardı, sokakta oynardık diyerek geçmişi hatırlatmak üzerinden mutlu ederek yakınlık kurmaya çalışmasıdır. bu yakınlık kurma isteği karşı cinste ' yaşadığım o dönemlerde o mutlulukta tek değilim ' algısı yaratarak mutluluğu paylaştıkça çoğaltır hale getirir.. bu geçmişe özlem duyma arzusu, lokasyon aynı olduğu yerlerde bu sebeplerden kaynaklanıyor olabilirken, ülkesinden çocuk veya yetişkin yaşta ayrılan kişilerin gittikleri yerde yaşadıkları duygu durum depresyon bozuklukları nedeninden de kaynaklanır.
dördüncü teorimiz ise, yine evrimsel ve biyolojik. 2000 yılında yapılan bir araştırmaya göre 5000 kişinin üzerinde yapılan deneyde, deneklerin geçmişe dair yoğunluklu olarak iyi anıları hatırladıkları ortaya çıktı. bu görüşe göre ortaya atılan hipotezde, insanlar geçmişe yönelik psikolojik olarak sağlıklı kalabilmek için geçmişe yönelik kötü hatıralarını bilinçlerinden kaldırdıkları yönündeydi. bu sayede sürekli geçmişteki kötü anılar hatırlanarak beynin içinden çıkılamaz bir girdaptan çıkılmasını biyolojik olarak engellemektedir. buna destek olarakta freud'un savunma ve korunma mekanizmasındaki en önemli faktör olan 'regresyon' örnek verilir. kişi içinden çıkılamaz bir durum ile karşı karşıya kaldığında bir önceki gelişim durumuna geri döner. o şekilde davranmaya başlar.
beşinci teorimiz ise, geçmişe özlem duymamızı egolarımızla özdeşleştirir. bugünün teknolojik, sağlık ve bilimum diğer imkanlarını kişi o dönemde kullanamadığı için kendi yaşadığı dönemi 'en iyi dönem' olarak adlandırır. 'biz en güzel en samimi arkadaşlıkları kurduk en güzel oyunları oynadık en güzel şarkıları dinledik' şeklinde düşünerek, yaşadığı dönemi en güzel dönem diye nitelendirdiği için, kendisini de o dönemde yaşayarak kendisine olan saygısını ve önemli hissetmesini sağlamış olur.
bununla ilgili 2014 yılında amerika'da new jersey'de yapılan bir araştırmada, geçmiş zamanlardaki mutlu anılarını düşünen insanlarla, kendilerine aniden para verilen insanların beynindeki aktivitelerin aynı olduğun ortaya koydu. aynı araştırma kişi geçmişini düşünen insanlarla o yıllardaki hali ile şimdiki hali arasında bağlantı kurulabiliyorsa, kişilerin mutluluğunun arttığı da gözlenmiş. geçmişleri ile, şimdiki halleri ile bağlantı kuramayan insanların daha mutsuz oldukları görülmüş.
yani hepimiz geçmişin güzelliği ve ona yandığımız arzuyu, o günlerin 'gerçekten' muhteşem günler olduğu için değil, yukarıda saydığımız, psikolojik ve biyolojik nedenlerle yaşıyoruz. herkes için gençliği en muhteşem yıllar, ortak bir güzellik algısı yerine, herkesin algıladığı güzellik açısından bakmak gerekir..
unutmayalım, hayat kişinin dünyayı algılayış biçimine denir. yaşam bu inanış için sarf edilen çabadır. ölüm ise insanın kıyametidir...
hiçbir şeyi katı dar ve kalıplara sokmayalım, her dönem, nefes aldığımız her saniye, hayat ise biz var oldukça güzeldiir..
hepimiz için çocukluğumuzun şarkıları, çocukluğumuzun ünlüleri, bayramları, meyveleri sebzeleri, ve hayatı çok güzeldir. hepimiz nerede o eski bayramlar, yılbaşılar, nerede o eski şarkılar deriz. eğer çocukluğumuzda çok travmatik bir olaya maruz bırakılmadıysak, hepimiz için ömrümüzün en güzel zamanları onlardır. 90'lı yıllarda 70'li yılların en güzel zamanlar olduğunu, 2000'lerde 80'lerin en güzel zamanlar olduğunu bugün ise 90'lı yılların şarkılarının ünlülerinin günümüzden kaliteli olduğunu düşünüyoruz.. hatta önümüzdeki 2030'lu yıllarda 2000'ler yani bu günler övülecek ve en güzel zamanlar olduğu düşünülecek.
bununla ilgili bilimsel olan en büyük çalışmalardan biri de carnegie mellon üniversitesinde yapıldı. 1940 ile 1992 arasinda dogan deneklere 2010 yilinda piyasaya cikan filmlere 9 uzerinden puan vermeleri istendi. sonra ayni deneklere liseden mezun olduklari yıllarda piyasaya cikan filmlere yine 9 uzerinden puan vermeleri istendi ve sonuç, denekler liseden mezun oldukları yıllardaki filmlere daha çok oy verdiler. daha sonra bu deney o yıllardaki tv programları ile de yapıldı sonuçlar aynıydı. yani kişi büyüdüğü dönemdeki müzikleri tüm dönemler içerisinde en güzel müzik olarak görmekteydi. peki bu nasıl mümkün olabiliyor?
çocuklarda kritik periyot dediğimiz süreçlerde yaşadığı bazı durumlar onlara hayat boyu bağlı kalmalarını sağlıyor. maruz kaldıkları, kültür ve toplum entegreleri sonucunda 'güzellik' algıları göreceli bir hal olmaktan çıkıp, kritik periyotta maruz bırakıldıkları kültüre entegre olmuş oluyor. örneğin kritik dönemde bir çocuğa mavi rengi sevdirmek, ileride pilot veya denizciliğe ilgi duymasına neden oluyor. 1993 yılında morris holbrook ve robert schindler'in yaptığı araştırmaya göre amerikada yaşayan vatandaşlara gelmiş geçmiş en güzel manken ve şarkıcının kim olduğu soruluyor ankete katılanların çok büyük bir kısmı gençliklerindeki şarkıcılara ve mankenleri örnek veriyorlar. 1993 yılında yapılan bu deneyden diğer önemli bir kısım ise, kişilerin ergenlik dönemi şarkılarının en güzel parçalar olduğunu, dönemlerindeki arabaların en sağlam ve en modern arabalar olduğunu, hem müzik ve hem araba kreasyonunun sürekli düşüş gösterdiğini söylemektedir.
1993 yıllarından sonra, morris holbrook ve robert schindler bu araştırmanın sonuna tartışma hipotezi eklediler. onlara göre kişilik tipleri de 3'e ayrılıyordu. bunlar, geçmişe dönük, şimdiki zamana dönük ve geleceğe dönük olanlardı. geçmişe dönük yaşayan kişilikler, ergenliğini yaşadığı dönemlerin en güzel dönemler olduğunu ve o günlerin bir daha kesinlikle geri gelmeyeceğini düşünen insanlardı. bu insanlar günümüzdeki toplumu ve ürünleri sürekli geçmiş ile karşılaştırıp geçmişi yüceltme eğiliminde bulunan insanlardır. güncel zaman kişilikleri ise, geçmişe dönük yaşayan kişilerden daha bağımsız bugün için 'popüler kültür' diyeceğimiz kültür ögelerini beğenen insanlardır. bu tip kişiliklerin geçmişe bağları daha zayıftır. hayattan zevk alma 'anı yaşama' düşüncesine sahip yapıları vardır. son kişilik tipimiz ise, geleceğe dönük yaşayan insanardır. geçmişin ve tarihin bir getirisi olmayacağını düşünen, gelecekte rahat edeceğini ve hayatı sorumluluk ve ideallerini başardıktan sonra yaşayacağını düşünen insanlardır. bu saydığım kişilik özellikleri ile yaşlar ters orantılıdır. geçmişi arzulayan insanlar genelde yaşça olgun, geleceği arzulayan kişiler genelde sorumluluğun alan yeni gençlerdir.
ikinci teoriye göre, anne babaların sürekli çocuklarını korumak ve kollamakla yükümlü oldukları için, çocuğun dünyanın sadece güzel ve iyi yanlarını görmesi nedeniyle geçmişe özlem duymasını açıklar. mesela, bir çocuğun yanında kesinlikle korku hikayeleri, kan vahşet cinayet konuşulmaz. çocuklar hırsızlığa uğramaz, dostları tarafından üzülmez başkalarından sürekli zarar görme tehlikesi içerisinde bulunmaz. bu sebepten dolayı, çocuklar geçmişte döndüklerinde dünya'yı daha temiz daha güzel olarak hatırlıyorlar.
elbette bu teoriye, insanların geçmişte kaybettiği yakınlarına duyulan özlem de dahil edilebilir. geçmişe duyulan özlem kişinin bilincinde, kaybetiği yakını ile bağdaştırılmış olabilir.
üçüncü teorimiz ise, şuan çocukluk dönemini atlatmış bireylerin, büyüdüklerinde yaşıtları ile anlaşabilmesi ve ortak yönlerin ortaya çıkması için, birbirlerine geçmişten örnekler vererek kaynaşabilmesini sağlamaktır. mesela bir kız arkadaşınız var, ya buse 90'larda levent yüksel vardı, horozlu şekerler vardı, sokakta oynardık diyerek geçmişi hatırlatmak üzerinden mutlu ederek yakınlık kurmaya çalışmasıdır. bu yakınlık kurma isteği karşı cinste ' yaşadığım o dönemlerde o mutlulukta tek değilim ' algısı yaratarak mutluluğu paylaştıkça çoğaltır hale getirir.. bu geçmişe özlem duyma arzusu, lokasyon aynı olduğu yerlerde bu sebeplerden kaynaklanıyor olabilirken, ülkesinden çocuk veya yetişkin yaşta ayrılan kişilerin gittikleri yerde yaşadıkları duygu durum depresyon bozuklukları nedeninden de kaynaklanır.
dördüncü teorimiz ise, yine evrimsel ve biyolojik. 2000 yılında yapılan bir araştırmaya göre 5000 kişinin üzerinde yapılan deneyde, deneklerin geçmişe dair yoğunluklu olarak iyi anıları hatırladıkları ortaya çıktı. bu görüşe göre ortaya atılan hipotezde, insanlar geçmişe yönelik psikolojik olarak sağlıklı kalabilmek için geçmişe yönelik kötü hatıralarını bilinçlerinden kaldırdıkları yönündeydi. bu sayede sürekli geçmişteki kötü anılar hatırlanarak beynin içinden çıkılamaz bir girdaptan çıkılmasını biyolojik olarak engellemektedir. buna destek olarakta freud'un savunma ve korunma mekanizmasındaki en önemli faktör olan 'regresyon' örnek verilir. kişi içinden çıkılamaz bir durum ile karşı karşıya kaldığında bir önceki gelişim durumuna geri döner. o şekilde davranmaya başlar.
beşinci teorimiz ise, geçmişe özlem duymamızı egolarımızla özdeşleştirir. bugünün teknolojik, sağlık ve bilimum diğer imkanlarını kişi o dönemde kullanamadığı için kendi yaşadığı dönemi 'en iyi dönem' olarak adlandırır. 'biz en güzel en samimi arkadaşlıkları kurduk en güzel oyunları oynadık en güzel şarkıları dinledik' şeklinde düşünerek, yaşadığı dönemi en güzel dönem diye nitelendirdiği için, kendisini de o dönemde yaşayarak kendisine olan saygısını ve önemli hissetmesini sağlamış olur.
bununla ilgili 2014 yılında amerika'da new jersey'de yapılan bir araştırmada, geçmiş zamanlardaki mutlu anılarını düşünen insanlarla, kendilerine aniden para verilen insanların beynindeki aktivitelerin aynı olduğun ortaya koydu. aynı araştırma kişi geçmişini düşünen insanlarla o yıllardaki hali ile şimdiki hali arasında bağlantı kurulabiliyorsa, kişilerin mutluluğunun arttığı da gözlenmiş. geçmişleri ile, şimdiki halleri ile bağlantı kuramayan insanların daha mutsuz oldukları görülmüş.
yani hepimiz geçmişin güzelliği ve ona yandığımız arzuyu, o günlerin 'gerçekten' muhteşem günler olduğu için değil, yukarıda saydığımız, psikolojik ve biyolojik nedenlerle yaşıyoruz. herkes için gençliği en muhteşem yıllar, ortak bir güzellik algısı yerine, herkesin algıladığı güzellik açısından bakmak gerekir..
unutmayalım, hayat kişinin dünyayı algılayış biçimine denir. yaşam bu inanış için sarf edilen çabadır. ölüm ise insanın kıyametidir...
hiçbir şeyi katı dar ve kalıplara sokmayalım, her dönem, nefes aldığımız her saniye, hayat ise biz var oldukça güzeldiir..
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?