Tarihi mi olur lan Adem ile Havva dan başlıyor olay
cinselliğin tarihi
merhaba dostlar... hastaneden fırsat buldum biraz, cinsel sözlükte, cinselliğin tarihi ile alakalı biraz ufukları genişletici, uzun bir bilgilendirme yazısı yazacağım bu konuyla alakalı, baştan uyarayım, sonra bunu insan okuyacak demeyin.
bu sözlüğün en uzun entry'sini yazdıktan sonra, sözlükten biriktirdiğim 0,12 kuruşumu atm'den çekmeye gideceğim.
ve sonra, yazının sonuna kadar dayanabilenlere çikolata alıp kahve ısmarlayacağım.
haydi başlayalım..
cinselliği anlayabilmemiz için, bir zaman makinesine binip m.ö. 970'li yıllara gidiyoruz. bu dönemlerde genç hititler falan var ve hiçbir din henüz hakim değil (hristiyanlık, müslümanlık, yahudilik) anadoluda. bu dönemlerin antik kayıtlarını okuduğumuzda, cinselliğin bir tabu olarak görülmediğini, hatta mısır halkının ve anadolu halklarının cinselliğin ne olduğunu anlamaya çalıştığını bunun üzerine denemeler yazdıklarını görüyoruz. insanlar bu dönemde, yani bundan 3000 yıl önce cinselliğin tanrıyla bir iletişim şekli olduklarını, hiçbir şeyin bu kadar zevk veremediğini, ve bu sayede cinselliğin tanrıya ibadet etmekle bir alakası olduklarını düşünüyorlardı. eski asur uygarlığı kayıtlarını incelediğimizde hayvanların, birbirlerine çiftleşmek için kur yapmalarını kutsal olarak buluyorlardı. hayvanların bu ritueller için rengarenk şekillere bürünmesini, güzel sesler çıkarmalarını, dans etmelerini bir ibadet olarak algılıyorlardı.
halk için, cinsellik bu denli ruhsal, görsel ve dinsel bir açıdan şölen haline gelmişken, yöneticiler için işler farklı işliyordu. o dönemde herhangi bir teknoloji, olmadığı veya bilinmediği için 19. yy sonlarına kadar ''ne kadar askerin varsa, o kadar güçlüsün'' anlayışı hakimdi. ve yöneticiler, halkın üremesini büyümesini istiyordu. çünkü kente asker, tarım işçisi ve diğer ayak işleri için insan lazımdı. yani insan üretimi lazımdı. bu yüzden cinsellik, doğum, ve kur kutsal olarak görülmeliydi. kadının cinsel yönden tatmin edilmesi büyük maharet, erkeğin tohumlarını kadının içine boşaltması tanrıyı en çok onure edecek şeydi, kadınların memesi erkeklerin penisi kutsal şeylerdi. kadınların vajinasının içi, ve oradan çıkan bebek tanrının insanlara açmış olduğu bir pencere olarak görülüyordu.
yine o dönemde, herhangi bir ahiret inancı 'roma toprakları üzerinde bulunmuyordu'günahta yoktu ve o çok kutsal vaatleri bulunan semavi dinler de ortada yoktu. yani insanların ömürlerinin de bugünküne kıyasla yarı yarıya olduğunu düşünürsek, cinsellik kaçırılmayacak bir şeydi. roma'da cinsellik, ve insanların birbirine duyduğu cinselçekim tanrının insanları yaratmasındaki temel amacı, temel enerjisisi olduğu görüşü çok yaygındı. hatta bu öyle önemli bir enerji biçimiydi ki, sadece insanlara değil hayvanlara, ve tanrıların kendisine bile yasak kılınmamıştı. herkes bu zevki tadabiliyordu.
dönemde, cinsellik bugünkü gibi queer teorileri ile açıklanmıyordu, eşcinsel, aseksüel, heteroseksuel, lezbiyen gibi hiçbir tanım kullanılmıyordu. çünkü hristiyanlık olmadığı için kimse bu günah tanımlarını icat etmemişti. roma halkı istediği ile istediğini gönül rahatlığıyla yaşayabiliyordu. hayal etmek zor ama, cinsellikte iki tanım kullanılıyordu aktif ve pasif.. bugünkü gibi - olm bu eşcinseller yanacak amına koyim - lan bu eşcinsellik psikolojik bir şey ha- gibi abuk subuk cümleler kuran insanlar da yoktu (ne güzel lan) bu aktiflik ve pasiflik ögelerinin bazı kuralları da bulunmaktaydı. ülkenin soylularının, zenginlerinin, devlet yönetiminde olanlarının aktif olması, fakir ve yoksul insanın, tabaka olarak kendisinden aşağıda olanın, romalı olmayanın pasif olması gerekiyordu. tabii bunun da çok fazla kaçamağı yaşanıyordu. (** paris ve oğulları** ) yalnız olanlar da bugün bizim porno izlediğimiz gibi, çizimler, hikayeler yapılıp dağıtılıyordu. hatta romadan, mısıra bunun kervanlarla ihraç edildiğini dahi biliyoruz. sanatta, devlet yönetiminde, hikayede şiirde tiyatroda oyunda ve hatta orduda bile, her yerde cinselliğin özgürce yaşandığı bir toplum.. bunu tezahur etmek ne kadar da zor değil mi?
dönemde hristiyanlığın tohumları yavaş yavaş yeşerirken, yahudilik boş durmuyordu. kitaplar yazılıyor, insan kazanılmaya çalışılıyordu. dünyanın her yerine tebliğ mektupları diyebileceğimiz mektuplar yollanıyor, tek ve mükemmel bir tanrıdan bahediliyordu. hiç kimseye benzemeyen, doğmamış ve doğurulmamış, her şeyi her yerde gündüz ve gece görebilen her şeyi bilebilen kusursuz bir tanrı modeliydi. mektupların ilk gittiği romada insanlar bunu önceleri algılamakta çok güçlük çektiler, çünkü onların inandıkları tanrılardan yüzlercesi vardı. hepsinin birbirinden ayrı görevleri, birbirinden ayrı düşünceleri vardı. kimisi iyi, kimisi kötü, birbirileri ile savaşabilir hatta ölebilirlerdi.
bu fikir herkese henüz çok yeni geliyordu. bu tanrılar aynı antik mısırda ve çok tanrılı tüm toplumlarda olduğu gibi daha iyi yönetebilmek için önce görünmeyen insanlara elçilik veren kimselerdi, daha sonra insanlar tanrılık vazifesi kazandı. ve daha sonra da tanrılar da hırsızlık yapabilir aşık olabilir savaş kaybedebilir yani insana özgü olan herşeyi yapabilir hale geldi. ,
**buraya kadar gelen yazarlar benden bir çikolatayı hak ettiler.**
romada bu mektupların ve tek tanrılı dinlerin yankısı sürerken, yahudilik(musevilik) tevratta, tanrının şahaneliğinden bahsederken, tanrının cinselliği konusunda ağır eleştirilerde bulunuyordu. roma halkı buna uzun yıllar sıcak bakmadı, hem coğrafi olarak hem de tevratın insanların üzerine birden fahişe diye yüklenmesi insanları bu dinden soğuttu,
taa ki, museviliğin içinden kopan bir adam olan isa, babasız ve bakire meryemden doğana kadar. buradaki meryemin bakireliği dönemin azgınlığına bir gönderme olarak ortaya çıkmıştır. tarsusta ortaya çıkan bu din, isanın meşhur birini taşlayacaksak, ''ilk taşı günahsız olan atsın'' diyerek insanların kalbini kazanmayı başarmıştı. insanlara yahudiliğin yapamadığı hoşgörüyü ekrem imamoğlu gibi isa herkesi kucaklayarak yapmıştı. isanın havarileri isanın yaşayışını adım adım not ediyordu, hristiyanlık isanın ölümünden sonra ortaya çıkmış, bu yorumların derlenmesi ile oluşmuş ilk dindir. .
isa öldükten sonra tarsuslu paul dünyaya mektuplar yazmaya başladı, ''şehvet bizi öldürür, tanrının kurallarına bağlanalım'' gibi cümlelerle bütün dünyanın kalbini kazanmaya çalışıyordu. tarsuslu paul'un bu görüşlerinin belirlenmesinde aristo ve plutonun görüşleri etkili olduğunu biliyoruz. çünkü her ikisi de gerçek akıl sahibi olabilmek için şehvetten uzaklaşılmalı diyordu.
bu giden mektuplarla hristiyanlar romada yavaş yavaş yer bulmaya başlıyordu. hristiyanlar devlet yönetimlerinde yer almak istiyor ve buna gerekçe olarak, cinselliğin kendilerinde günah olduğunu ve hiçbir cinsel tahriğe kapılmadan ülke çıkarlarını gözederek çalışacaklarını beyan etmeleriydi. hristiyanlar yavaş yavaş romaya sızmaya devam ederken, romada seçim oldu ve ağustos ayına ismini veren agustus imparator oldu. agustus imparator olduğunda hristiyanlık çoktan devletin kademelerine yerleşmişti. halk çalkalanıyordu, toplum ne yaptığını bilmiyordu, yaptığının sevap mı yoksa günah mı olduğunu hala anlamamıştı.
agustus toplumdaki bu ahlaki bozulmanın önlemini almak için, kadınların kocaları dışındaki biriyle cinsel ilişkiye girmesini yasakladı. bir koca karısını başka bir adamla yakalarsa hem kocaya tecavüz edebilme hem de kadını öldürme yetkisi verildi.
bu karar elbette paul'un bütün dünyaya mektupları ve hristiyanlığın çok organize bir din olması ile mümkün kılındı. paula göre, inanlar bedenlerinde kutsal bir ruh taşıyor ve tanrı onlara bir parlaklık sağlıyordu. hristiyanlık tarihinde sadece o döneme özgü olan inanıyorsan tanrı senin içindedir, sen bir kilisesin mantığı da ortaya çıkmış oldu. paul önce havarilere cinselliği yasaklasa da, daha sonra tek eşli kalmayı mümkün kıldı. daha sonra azizler yani ruhban sınıfı evlenemez hale geldi ama bu kez de boşanma yasaklandı. ölene kadar o eşle kalma zorunluluğu geldi. elbette roma bu dine hoşgeldiniz canım buyrun şuraya geçin diyerek kabul etmedi. hristiyanlık paul döneminde çok ağır eleştriler ve baskılarla karşılaştı. ruhban sınıfı öldürüldü, azizler ile alay edildi, inanlar aptal yerine konuldu romalı askerler kiliseleri kapattılar. romalı askerler kiliseye kapanıp ayin yapan hristiyanlığı, ölülerle seks yapmakla, adet kanı içip, hayvanlarla seks yaptıkları yönünde çok ağır dedikodularda bulundu. ve ilk defa cinsellik aşağılayıcı ve hakaret söylemi olarak kullanılmış oldu. romalı askerlerin inanan grubu aşağılamaları halk arasında sıkça kullanılmaya başlandı.
hristiyanların romada devletin üst mertebelerine geçmeye devam etmesi ile halkın sevgisini ve beğenisini kazanmaya yol açtı. toplum daha hristiyanlığa daha ılımlı ve normal bakmaya başladı. hristiyanlar ise biz masumuz kardeş, bizim devletin ve toplumun dinamikleri ile oynama gibi bir derdimiz yok biz sadece tanrıyı tebliğ ediyoruz diyorlardı. biz kandırılmayız, bizi kadınlar ile kandırılamayız biz ahlaklıyız diyerek topluma suni bir ahlak algılayışı pompalamaları ile beraber yıllar geçtikçe toplum da lan bu adamlar hakikaten, ahlaklı ha güvenilir adamlar demeye başladılar. romadaki soylu köle kavramları gittikçe kadın erkek kavramlarına dönüşmeye başlıyordu. soylular içinde erkekler kadınlardan üstün duruma, köleler içinde erkekler kadınlardan üstün duruma geçmeye başlamıştı. gittikçe daha cinsiyetçi bir hal alıyordu. topluma yıllarca yedirilen bu suni ahlakla beraber insanların fikirleri de değişiyordu, insanlar romalı devlet adamlarını daha güvenilmez bulmaya başladılar. hristiyanlar ise, işin en kolayını bulup romalı devlet adamlarını fahişelerle bastırıp işlerinden ediyorlardı ve bu sayede daha hızlı yayılma imkanı buldular. bu yıllar süren kısıtlamalar ile insanlar artık tamamen, seksi tanrının bir lütfundan, çocuk yapmak için bir amaç haline getirmişlerdi. cinselliği bunun için yapmayan kişiler ahlaksız olarak nitelendiriliyordu. bir kişinin ahlağına bakmak için önce cinsel yaşamı soruluyordu. insanlar cinselliği kapalı kapılar ardında yapmasa da, artık toplumda konuşmaktan bile çekinir hale geldiler. hristiyanlık kilise ve azizler bu dünyada yaşayamadığınız her şeyi ahirette yaşayacaksınız diyerek yüzyıllarca bir bilinç oluşturdular. cennetin ne kadar muhteşem cehennemin ise ne kadar korkunç olduğunu anlattılar. isanın doğumundan artık 600 yıl geçmişti, bu kez de ortadoğuda sahneye puta tapan toplumları dize getiren, islamiyet çıkmıştı. cinsellik islamiyette o kadar baskılanmıştı ki, romada hristiyanlara kıyafet özgürlüğü varken islamiyette kadınların örtünmesi isteniyordu. artık kadının yeri tamamen, cinsellikle bir tutulur hale geldi. artık cinsellik, günlük hayat rutininde bile konuşulmamaya günah ve ayıp sayılmaya başlandı. hiç kimse bacak, göğüs, demiyordu. kadın, tamamen cinsellikle bir tutulur bir vaziyete geldi. cinsellik yıllar geçtikçe bir tabu haline gelmeye başladı, insanlar cinsellik yaşamak için evlenmek zorunda bırakıldılar. zina yapanlar taşlanarak öldürülüyor ve kafası kesiliyordu. bunun yapılması cinselliği daha da büyük bir tabu haline getirdi. kendi cinselliğini kapalı ve görünmeden yaşayanlar çok namuslu, uluorta yerde yaşayanlar namussuz ve ahlaksız olarak görüldü.
bu ahlaksızlık toplumun her noktasına ilmek ilmek işlendi. insanlar onuru şerefi gururu unutup, ahlakın cinselliğe indirgenmesi ile, cinsellik ile ilgili şeyleri hakaret olarak kullanmaya başladılar. birbirleri ile cinsel ilişkiye girmeyi hakaret olarak kullanmaya başladılar. şimdilerde onursuz gurursuz şerefsiz cesaretiz gibi sözler argo bile algılanmaz hale geldi. tabii benim bu yazdıklarım olayın özetinin özetinin özeti..
yani kısaca dostlar, bu hikayenin en çok yaralananı kadınlar oldu. her gelen kadınların hürriyetinin üzerine bir toprak daha attı ve, sonunda kadınların bireyliğini, hürriyetini topluca gömmüş olduk.
sonuna kadar gelenlere bir kahve sözüm hala geçerli... :)
bu sözlüğün en uzun entry'sini yazdıktan sonra, sözlükten biriktirdiğim 0,12 kuruşumu atm'den çekmeye gideceğim.
ve sonra, yazının sonuna kadar dayanabilenlere çikolata alıp kahve ısmarlayacağım.
haydi başlayalım..
cinselliği anlayabilmemiz için, bir zaman makinesine binip m.ö. 970'li yıllara gidiyoruz. bu dönemlerde genç hititler falan var ve hiçbir din henüz hakim değil (hristiyanlık, müslümanlık, yahudilik) anadoluda. bu dönemlerin antik kayıtlarını okuduğumuzda, cinselliğin bir tabu olarak görülmediğini, hatta mısır halkının ve anadolu halklarının cinselliğin ne olduğunu anlamaya çalıştığını bunun üzerine denemeler yazdıklarını görüyoruz. insanlar bu dönemde, yani bundan 3000 yıl önce cinselliğin tanrıyla bir iletişim şekli olduklarını, hiçbir şeyin bu kadar zevk veremediğini, ve bu sayede cinselliğin tanrıya ibadet etmekle bir alakası olduklarını düşünüyorlardı. eski asur uygarlığı kayıtlarını incelediğimizde hayvanların, birbirlerine çiftleşmek için kur yapmalarını kutsal olarak buluyorlardı. hayvanların bu ritueller için rengarenk şekillere bürünmesini, güzel sesler çıkarmalarını, dans etmelerini bir ibadet olarak algılıyorlardı.
halk için, cinsellik bu denli ruhsal, görsel ve dinsel bir açıdan şölen haline gelmişken, yöneticiler için işler farklı işliyordu. o dönemde herhangi bir teknoloji, olmadığı veya bilinmediği için 19. yy sonlarına kadar ''ne kadar askerin varsa, o kadar güçlüsün'' anlayışı hakimdi. ve yöneticiler, halkın üremesini büyümesini istiyordu. çünkü kente asker, tarım işçisi ve diğer ayak işleri için insan lazımdı. yani insan üretimi lazımdı. bu yüzden cinsellik, doğum, ve kur kutsal olarak görülmeliydi. kadının cinsel yönden tatmin edilmesi büyük maharet, erkeğin tohumlarını kadının içine boşaltması tanrıyı en çok onure edecek şeydi, kadınların memesi erkeklerin penisi kutsal şeylerdi. kadınların vajinasının içi, ve oradan çıkan bebek tanrının insanlara açmış olduğu bir pencere olarak görülüyordu.
yine o dönemde, herhangi bir ahiret inancı 'roma toprakları üzerinde bulunmuyordu'günahta yoktu ve o çok kutsal vaatleri bulunan semavi dinler de ortada yoktu. yani insanların ömürlerinin de bugünküne kıyasla yarı yarıya olduğunu düşünürsek, cinsellik kaçırılmayacak bir şeydi. roma'da cinsellik, ve insanların birbirine duyduğu cinselçekim tanrının insanları yaratmasındaki temel amacı, temel enerjisisi olduğu görüşü çok yaygındı. hatta bu öyle önemli bir enerji biçimiydi ki, sadece insanlara değil hayvanlara, ve tanrıların kendisine bile yasak kılınmamıştı. herkes bu zevki tadabiliyordu.
dönemde, cinsellik bugünkü gibi queer teorileri ile açıklanmıyordu, eşcinsel, aseksüel, heteroseksuel, lezbiyen gibi hiçbir tanım kullanılmıyordu. çünkü hristiyanlık olmadığı için kimse bu günah tanımlarını icat etmemişti. roma halkı istediği ile istediğini gönül rahatlığıyla yaşayabiliyordu. hayal etmek zor ama, cinsellikte iki tanım kullanılıyordu aktif ve pasif.. bugünkü gibi - olm bu eşcinseller yanacak amına koyim - lan bu eşcinsellik psikolojik bir şey ha- gibi abuk subuk cümleler kuran insanlar da yoktu (ne güzel lan) bu aktiflik ve pasiflik ögelerinin bazı kuralları da bulunmaktaydı. ülkenin soylularının, zenginlerinin, devlet yönetiminde olanlarının aktif olması, fakir ve yoksul insanın, tabaka olarak kendisinden aşağıda olanın, romalı olmayanın pasif olması gerekiyordu. tabii bunun da çok fazla kaçamağı yaşanıyordu. (** paris ve oğulları** ) yalnız olanlar da bugün bizim porno izlediğimiz gibi, çizimler, hikayeler yapılıp dağıtılıyordu. hatta romadan, mısıra bunun kervanlarla ihraç edildiğini dahi biliyoruz. sanatta, devlet yönetiminde, hikayede şiirde tiyatroda oyunda ve hatta orduda bile, her yerde cinselliğin özgürce yaşandığı bir toplum.. bunu tezahur etmek ne kadar da zor değil mi?
dönemde hristiyanlığın tohumları yavaş yavaş yeşerirken, yahudilik boş durmuyordu. kitaplar yazılıyor, insan kazanılmaya çalışılıyordu. dünyanın her yerine tebliğ mektupları diyebileceğimiz mektuplar yollanıyor, tek ve mükemmel bir tanrıdan bahediliyordu. hiç kimseye benzemeyen, doğmamış ve doğurulmamış, her şeyi her yerde gündüz ve gece görebilen her şeyi bilebilen kusursuz bir tanrı modeliydi. mektupların ilk gittiği romada insanlar bunu önceleri algılamakta çok güçlük çektiler, çünkü onların inandıkları tanrılardan yüzlercesi vardı. hepsinin birbirinden ayrı görevleri, birbirinden ayrı düşünceleri vardı. kimisi iyi, kimisi kötü, birbirileri ile savaşabilir hatta ölebilirlerdi.
bu fikir herkese henüz çok yeni geliyordu. bu tanrılar aynı antik mısırda ve çok tanrılı tüm toplumlarda olduğu gibi daha iyi yönetebilmek için önce görünmeyen insanlara elçilik veren kimselerdi, daha sonra insanlar tanrılık vazifesi kazandı. ve daha sonra da tanrılar da hırsızlık yapabilir aşık olabilir savaş kaybedebilir yani insana özgü olan herşeyi yapabilir hale geldi. ,
**buraya kadar gelen yazarlar benden bir çikolatayı hak ettiler.**
romada bu mektupların ve tek tanrılı dinlerin yankısı sürerken, yahudilik(musevilik) tevratta, tanrının şahaneliğinden bahsederken, tanrının cinselliği konusunda ağır eleştirilerde bulunuyordu. roma halkı buna uzun yıllar sıcak bakmadı, hem coğrafi olarak hem de tevratın insanların üzerine birden fahişe diye yüklenmesi insanları bu dinden soğuttu,
taa ki, museviliğin içinden kopan bir adam olan isa, babasız ve bakire meryemden doğana kadar. buradaki meryemin bakireliği dönemin azgınlığına bir gönderme olarak ortaya çıkmıştır. tarsusta ortaya çıkan bu din, isanın meşhur birini taşlayacaksak, ''ilk taşı günahsız olan atsın'' diyerek insanların kalbini kazanmayı başarmıştı. insanlara yahudiliğin yapamadığı hoşgörüyü ekrem imamoğlu gibi isa herkesi kucaklayarak yapmıştı. isanın havarileri isanın yaşayışını adım adım not ediyordu, hristiyanlık isanın ölümünden sonra ortaya çıkmış, bu yorumların derlenmesi ile oluşmuş ilk dindir. .
isa öldükten sonra tarsuslu paul dünyaya mektuplar yazmaya başladı, ''şehvet bizi öldürür, tanrının kurallarına bağlanalım'' gibi cümlelerle bütün dünyanın kalbini kazanmaya çalışıyordu. tarsuslu paul'un bu görüşlerinin belirlenmesinde aristo ve plutonun görüşleri etkili olduğunu biliyoruz. çünkü her ikisi de gerçek akıl sahibi olabilmek için şehvetten uzaklaşılmalı diyordu.
bu giden mektuplarla hristiyanlar romada yavaş yavaş yer bulmaya başlıyordu. hristiyanlar devlet yönetimlerinde yer almak istiyor ve buna gerekçe olarak, cinselliğin kendilerinde günah olduğunu ve hiçbir cinsel tahriğe kapılmadan ülke çıkarlarını gözederek çalışacaklarını beyan etmeleriydi. hristiyanlar yavaş yavaş romaya sızmaya devam ederken, romada seçim oldu ve ağustos ayına ismini veren agustus imparator oldu. agustus imparator olduğunda hristiyanlık çoktan devletin kademelerine yerleşmişti. halk çalkalanıyordu, toplum ne yaptığını bilmiyordu, yaptığının sevap mı yoksa günah mı olduğunu hala anlamamıştı.
agustus toplumdaki bu ahlaki bozulmanın önlemini almak için, kadınların kocaları dışındaki biriyle cinsel ilişkiye girmesini yasakladı. bir koca karısını başka bir adamla yakalarsa hem kocaya tecavüz edebilme hem de kadını öldürme yetkisi verildi.
bu karar elbette paul'un bütün dünyaya mektupları ve hristiyanlığın çok organize bir din olması ile mümkün kılındı. paula göre, inanlar bedenlerinde kutsal bir ruh taşıyor ve tanrı onlara bir parlaklık sağlıyordu. hristiyanlık tarihinde sadece o döneme özgü olan inanıyorsan tanrı senin içindedir, sen bir kilisesin mantığı da ortaya çıkmış oldu. paul önce havarilere cinselliği yasaklasa da, daha sonra tek eşli kalmayı mümkün kıldı. daha sonra azizler yani ruhban sınıfı evlenemez hale geldi ama bu kez de boşanma yasaklandı. ölene kadar o eşle kalma zorunluluğu geldi. elbette roma bu dine hoşgeldiniz canım buyrun şuraya geçin diyerek kabul etmedi. hristiyanlık paul döneminde çok ağır eleştriler ve baskılarla karşılaştı. ruhban sınıfı öldürüldü, azizler ile alay edildi, inanlar aptal yerine konuldu romalı askerler kiliseleri kapattılar. romalı askerler kiliseye kapanıp ayin yapan hristiyanlığı, ölülerle seks yapmakla, adet kanı içip, hayvanlarla seks yaptıkları yönünde çok ağır dedikodularda bulundu. ve ilk defa cinsellik aşağılayıcı ve hakaret söylemi olarak kullanılmış oldu. romalı askerlerin inanan grubu aşağılamaları halk arasında sıkça kullanılmaya başlandı.
hristiyanların romada devletin üst mertebelerine geçmeye devam etmesi ile halkın sevgisini ve beğenisini kazanmaya yol açtı. toplum daha hristiyanlığa daha ılımlı ve normal bakmaya başladı. hristiyanlar ise biz masumuz kardeş, bizim devletin ve toplumun dinamikleri ile oynama gibi bir derdimiz yok biz sadece tanrıyı tebliğ ediyoruz diyorlardı. biz kandırılmayız, bizi kadınlar ile kandırılamayız biz ahlaklıyız diyerek topluma suni bir ahlak algılayışı pompalamaları ile beraber yıllar geçtikçe toplum da lan bu adamlar hakikaten, ahlaklı ha güvenilir adamlar demeye başladılar. romadaki soylu köle kavramları gittikçe kadın erkek kavramlarına dönüşmeye başlıyordu. soylular içinde erkekler kadınlardan üstün duruma, köleler içinde erkekler kadınlardan üstün duruma geçmeye başlamıştı. gittikçe daha cinsiyetçi bir hal alıyordu. topluma yıllarca yedirilen bu suni ahlakla beraber insanların fikirleri de değişiyordu, insanlar romalı devlet adamlarını daha güvenilmez bulmaya başladılar. hristiyanlar ise, işin en kolayını bulup romalı devlet adamlarını fahişelerle bastırıp işlerinden ediyorlardı ve bu sayede daha hızlı yayılma imkanı buldular. bu yıllar süren kısıtlamalar ile insanlar artık tamamen, seksi tanrının bir lütfundan, çocuk yapmak için bir amaç haline getirmişlerdi. cinselliği bunun için yapmayan kişiler ahlaksız olarak nitelendiriliyordu. bir kişinin ahlağına bakmak için önce cinsel yaşamı soruluyordu. insanlar cinselliği kapalı kapılar ardında yapmasa da, artık toplumda konuşmaktan bile çekinir hale geldiler. hristiyanlık kilise ve azizler bu dünyada yaşayamadığınız her şeyi ahirette yaşayacaksınız diyerek yüzyıllarca bir bilinç oluşturdular. cennetin ne kadar muhteşem cehennemin ise ne kadar korkunç olduğunu anlattılar. isanın doğumundan artık 600 yıl geçmişti, bu kez de ortadoğuda sahneye puta tapan toplumları dize getiren, islamiyet çıkmıştı. cinsellik islamiyette o kadar baskılanmıştı ki, romada hristiyanlara kıyafet özgürlüğü varken islamiyette kadınların örtünmesi isteniyordu. artık kadının yeri tamamen, cinsellikle bir tutulur hale geldi. artık cinsellik, günlük hayat rutininde bile konuşulmamaya günah ve ayıp sayılmaya başlandı. hiç kimse bacak, göğüs, demiyordu. kadın, tamamen cinsellikle bir tutulur bir vaziyete geldi. cinsellik yıllar geçtikçe bir tabu haline gelmeye başladı, insanlar cinsellik yaşamak için evlenmek zorunda bırakıldılar. zina yapanlar taşlanarak öldürülüyor ve kafası kesiliyordu. bunun yapılması cinselliği daha da büyük bir tabu haline getirdi. kendi cinselliğini kapalı ve görünmeden yaşayanlar çok namuslu, uluorta yerde yaşayanlar namussuz ve ahlaksız olarak görüldü.
bu ahlaksızlık toplumun her noktasına ilmek ilmek işlendi. insanlar onuru şerefi gururu unutup, ahlakın cinselliğe indirgenmesi ile, cinsellik ile ilgili şeyleri hakaret olarak kullanmaya başladılar. birbirleri ile cinsel ilişkiye girmeyi hakaret olarak kullanmaya başladılar. şimdilerde onursuz gurursuz şerefsiz cesaretiz gibi sözler argo bile algılanmaz hale geldi. tabii benim bu yazdıklarım olayın özetinin özetinin özeti..
yani kısaca dostlar, bu hikayenin en çok yaralananı kadınlar oldu. her gelen kadınların hürriyetinin üzerine bir toprak daha attı ve, sonunda kadınların bireyliğini, hürriyetini topluca gömmüş olduk.
sonuna kadar gelenlere bir kahve sözüm hala geçerli... :)
Ekram imamoglu ne ustat 😂. Klavyene parmagina saglik, oldukça yeşillendirici bir yazıydı👏
hem çikolatayı hem de kahveyi hak ettik. imamoğlu isa benzetmesi güzel:))) anladığım musevilik türevi dinler gelmeden önce ortam daha şenlikliymiş. tevrat ve psikopat tanrısı sağlam terör estirmiş cinsellik üzerine. isa sevgi dolu çiçek çocuk olarak yumuşatmış, haydi gelin bir olalım baba bize merhamet edecektir demiş, daha doğrusu paul demiş:) işin ilginci arkadaşların dikkatini çekiyor mu emin değilim, kocaman dinler adeta önce mesai çıkışı bilardoya gidelim iki de tek atarız türü küçücük arkadaş grupları halinde başlıyor, sonrasında mikro bir tarikat ve yeterince sonrasında koskoca romayı ele geçiren bir paralel yapı/fetö var :) tevrat türevi son dini yeterince bildiğimizi varsayıp oraya hiç girmiyorum:)
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?