Böyle bir fırsatı 3 yaşında bir çocukla tramplende zıplarken yakalamıştım bir kez. Aynı anda elele tutuşup Zıplarken çığlık atmıştık. Doğumgünüydü ve etrafta daha bir sürü çığlık atan çocuk vardı. Çok Rahatlamıştım.
Aniden gelen bağırma isteğimi genelde şehir dışına giderken yüksek sesle şarkı söyleyerek ve hız yaparak karşılıyorum. Ama bu rahatlama genelde yetmediği için akşamına superset olarak üç saate yakın çalışıyorum ve sonunda pamuk gibi oluyorum. Tabi gittiğim heryerde salon yada torba olmadığı için aynı etkiyi yüksek miktarda alkollede elde ediyorum ama bu tavsiye edilmez.
Bunun için şehirlerde telefon kulübesi gibi ses geçirmez küçük odacıklar olduğunu hayal ediyorum. Giriyorsun bağırıp çağırıyorsun, çığlık atıyorsun, küfrediyorsun.. hatta iç yüzey yumuşak olsa.. yumruk, tekme atıp 5 dakikada kimseye zarar vermeden ve kimseye duyurmadan pamuk gibi çıkıyorsun..
Bana geldiginde cizgi filmlerdeki sahne aklima gelir. Karakter hizlica kosup karsiki dagin tepesine cikip avazi ciktigi kadar bagirir geri doner. İste o benim.
Beni uzunca süre muzdarip etmiş avazımın çıktığı kadar yapmak istediğim eylem. Neler olacağı belirsiz olduğu için yazar kişisi tarafından kuş uçmaz kervan geçmez bir yerde, ki umarım orada kimse sevişmiyordur, koyverilmiştir. Sonuç mu 'duyguların dışında istediğin zaman bağırmak yetenek ister'.
Aniden gelir fakat bağırıp insanları da korkutmaktan çekinirsiniz. Yastığa gömülüp bağırırsınız. Rahatlatmaz. Aksine yorar. İlla bağıracaksınız ya, kalkıp dışarı çıkarsınız. Uzun ve düşüncelerinizle dolu bir yürüyüşün ortasında durup, Kayalıkların ordan, denize doğru bağırırsınız. Göz yaşlarınız denize, sesiniz rüzgara karışır.